Kempinski Residence Astoria’nın geriye yatık strüktürü, gökyüzü ile yeryüzünü birleştirirken aynı zamanda caddeyle binayı da bütünleştiriyor...Mimari Tasarım: Y. Mimar Ali Bahadır Erdin
Ajans Mimarlar / Archipel Tasarım & Proje A.Ş.
Mimari Proje Ekibi: Mimar Cengizhan Pehlivan
Y. Mimar Serkan İkiz, Mimar Onur Kırçal
Kempinski Residence Astoria projesi rezidans, ofis ve alışveriş bloklarından oluşuyor. İstanbul’a hakim olan tekdüze mimarlığın dışına çıkan proje alışılmış, sıkıcı formlara da bir alternatif yaratıyor. Binanın geriye yatırılmasıyla oluşturulan strüktür, gökyüzü ile yeryüzünü kucaklayarak birleştirirken aynı zamanda caddeyle binayı da bütünleştiriyor. Caddeyle yapının kesiştiği noktada oluşturulan kamusal alan, aynı zamanda birçok yaşamın kesiştiği bir etkinlik alanı olma özelliğine sahip. Strüktürün gücü, biçimsel özelliğinin yanı sıra, çevreyle kurduğu ilişki ve ürettiği yaşamsal zenginlikten kaynaklanıyor. Kompleks genelde yalın bir forma sahip olmasının yanı sıra çok kararlı bir çizgiyi de barındıyor. Kuleler arasındaki çelik ve cam konstrüksiyon taklar, koruyuculuğunu kucaklayıcı bir biçimde sunarken rengi ve formu ile de davetkar bir yapı oluşturuyor.
Proje iki kule ve ardında kulelerin uzantısı olan çarşı binasından oluşuyor. İlk fark edilecek etki ezmeyen yüksekliği, geriye çekilmişliği ve bu hareketindeki çevreye duyarlılığı. Kulelerin atriyum cephelerini oluşturan camlar Türkiye’nin en yüksek cam cephesi olması nedeniyle mühendislik literatüründe yerini almış. Kuleler 25 kattan oluşuyor. İki atriyum da 11 derece geriye yatık. Binanın iki ay içinde hizmete açılması bekleniyor.
Kempinski Residences Astoria’da, Kempinski’nin işlettiği ve atriyuma bakan kiralık rezidanslar ve 12. kattan sonra yer alan satılık rezidanslar olmak üzere toplam 160 daire bulunuyor. Binanın sokakta kalan giriş bölümünde kafeler ve restoranlar yer alıyor. Bu öğeler, sokaktan geçen insanları çarşının içine çekmek için düşünülmüş. Toplam 120 bin metrekarelik bir alana yayılan rezidans, 5 katlı alışveriş merkezi, 1000 araçlık otoparkı, eğlence bölümü, yüzme havuzu ve bir spor salonuyla hizmet verecek.
Binanın cephesinde mümkün olduğunca az derz çizgisi yaratmak ve yalın bir kütle oluşturmak için prekast elemanlar kullanılmış. Bina, giderek daralan bir forma sahip olduğundan her iki kulede de maksimum 600 metrekarelik bir çatı alanı var. Arkadaki çarşı kütlesinin çatısıysa olabildiğince ışık alabilmek amacıyla cam tasarlanmış.
Projenin mimarı Ali Bahadır Erdin, binanın oluşumundaki asıl tasarım düşüncesinin "insana ve çevreye saygı" olduğunu dile getiriyor. Diğer yüksek binaların aksine insan faktörünü ezmek yerine yüceltmeye çalıştıklarını vurgulayan Ali Bahadır Erdin şunları söylüyor: "Çevremizi yüksek binalar ve dar caddeler sarmış. Astoria’nın bulunduğu Büyükdere Caddesi İstanbul’un en büyük caddelerinden birisi olmasına rağmen, caddeyi kullananların kendilerini pek de konforlu bir açık alanda hissetmedikleri bir gerçek. İnsan ölçeğini aşan bir durum var. Rant kaygısı arttı. Yönetimler verdikleri kat sayılarıyla çok katlı yüksek binaların yoğunlaşmasına neden oldu. Bu noktada, caddeyi kullanan insanlarla yüksek binaların bağdaştırılması problemi ortaya çıktı. Mimarın sorusu da bu olmalı. Biz de binayı tasarlarken bu sorun üzerine yoğunlaştık. Bina kaçınılmaz olarak yüksek olacaktı. Yükseklikten vazgeçemezdik. Ve binayı geriye yatırmaya karar verdik. İnsanların duyguları üzerine yoğunlaştık. İnsana saygılı olmalıydı. Ne yazık ki şu anda ülkemizde yapılan binalar insana saygısız. Gecekondular bile daha mimari özellikler taşıyor. Altyapısı yok, malzemeler kalitesiz ama hepsinin bir bahçesi var. Saygısız değiller ve organikler..."
Atriyumlar 47 metre yükseklikleriyle İstanbul’daki en yüksek atriyum olma özelliğine sahipler. Atriyumlar dış mekanın binayla kucaklaşmasını sağlama amacıyla yapılmış. Cadde binanın içine doğru geliyor, bina ve cadde bütünleşiyor. Atriyumlar çevreyi, ışığı ve insanı içine alıyor. İnsanların üzerinde baskı oluşturmuyor. Sokaktan geçenlerin üzerine gitmek yerine geri çekilerek onlara öncelik veriyor.
Ali Bahadır Erdin’in Yeni Projeleri: Vice Versa ve Capsule
Y. Mimar Ali Bahadır Erdin’in Vice Versa ve Capsule adını taşıyan iki yeni projesi daha var. Fakat bu projeler henüz hayata geçmemiş. Erdin, Vice Versa ve Capsule’ü Kazakistan ve Dubai gibi binaların anıtsallığıyla var olmak isteyen bölgeler için geliştirmiş. Capsule, Astana için gündemde. Vice Versa ise Abu Dabi için hayata geçirilmeye çalışılıyor. Yeryüzünün çekirdeğinden başlayarak gökyüzüne doğru yükselen Vice Versa, insanı geçmişten bugüne getiren umutları simgeliyor. Çekirdekten doğup, büyürken verdiği yeni bir meyve ile doğurganlığı ve yaşamın sürekliliğini insanın aklına çiziyor. 100 metre yer seviyesi altına inen ve 400 metre göğe doğru yükselen toplam 500 metre yüksekliğindeki 82 bin metrekarelik inşaat alanına sahip yapının, zemin kotu altında kalan kısmında sergi salonları ve müze alanları planlanmış. Toprak seviyesi üstünde, başkanlık ve VIP katları, balo salonları ve restoranlar ile alışveriş merkezleri bulunuyor. Capsule’ün kullanılabilir maksimum inşaat alanı 78 bin 500 metrekare. Kulenin zemin kotundan göğe doğru yüksekliğiyse 365 metre.
R E K L A M