36 ÇATI VE CEPHE • Haziran / 2024 Acele Karar Vermenin Bedelini Şirketiniz Öder! Ünlü Çin düşünürü Lao Tzu'nun anlattığı bu öykü, günümüz iş dünyasındaki rekabetçi pazar stratejileri bağlamında değerlendirildiğinde birkaç önemli öğe içeriyor. İş dünyasında karar verme, belirsizlikle başa çıkma, stratejik planlama ve değişime uyumlanma, sabır, uzgörü, mantık ve vizyon gibi temel konularla ilgili dersler çıkarılabilir düşüncesiyle paylaşma gereği duydum. Önce öyküye bir gözatalım... Lao Tzu bu öyküyü çok sever ve anlatırmış. Köyün birinde bir yaşlı adam varmış. Çok fakirmiş ama Kral bile onu kıskanırmış. Öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki, Kral bu at için ihtiyara nerdeyse hazinesinin tamamını teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış. “Bu at, bir at değil benim için bir dost, insan dostunu satar mı” dermiş hep. Bir sabah kalkmışlar ki, at yok. Köylü ihtiyarın başına toplanmış: “Seni ihtiyar bunak, bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi. Krala satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın. Şimdi ne paran var, ne de atın” demişler. İhtiyar da “Karar vermek için acele etmeyin. Sadece at kayıp deyin, çünkü gerçek bu. Ondan ötesi sizin yorumunuz ve kararınız. Atımın kaybolması, bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı? Bunu henüz bilmiyoruz. Çünkü bu olay henüz bir başlangıç. Arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez” demiş. Köylüler ihtiyar bunağa kahkahalarla gülmüşler. Aradan 15 gün geçmeden at, bir gece ansızın dönmüş. Meğer çalınmamış, dağlara gitmiş kendi kendine. Dönerken de vadideki 12 vahşi atı peşine takıp getirmiş. Bunu gören köylüler toplanıp ithiyardan özür dilemişler. "Babalık, sen haklı çıktın. Atının kaybolması bir talihsizlik değil, adeta bir devlet kuşu oldu senin için, şimdi bir at sürün var" demişler. “Karar vermek için gene acele ediyorsunuz. Sadece atın geri döndüğünü söyleyin. Bilinen gerçek sadece bu. Ondan ötesinin ne getireceğini henüz bilmiyoruz. Bu daha başlangıç” demiş ihtiyar. Köylüler bu defa ihtiyarla dalga geçmemişler ama içlerinden “Bu adamın akli dengesi yerinde değil” diye alay etmişler. Bir hafta geçmeden, vahşi atları terbiye etmeye çalışan ihtiyarın tek oğlu attan düşmüş ve ayağını kırmış. Evin geçimini temin eden oğul, şimdi uzun zaman yatakta kalacakmış. Köylüler gene gelmişler ihtiyara. “Bu atlar yüzünden tek oğlun, bacağını uzun süre kullanamayacak. Oysa sana bakacak başka kimsen de yok. Şimdi eskisinden daha fakir, daha zavallı olacaksın” demişler. İhtiyar “Siz erken karar verme hastalığına tutulmuşsunuz. O kadar acele etmeyin, oğlum bacağını kırdı, gerçek bu, ötesi sizin verdiğiniz karar. Hayat böyle küçük parçalar halinde gelir ve ondan sonra neler olacağı size bildirilmez” diye cevap vermiş. Birkaç hafta sonra, düşmanlar kat kat büyük bir ordu ile saldırmış. Kral son bir ümitle eli silah tutan bütün gençleri askere çağırmış. Köye gelen görevliler, ihtiyarın kırık bacaklı oğlu dışında bütün gençleri askere almış. Köyü matem sarmış. Çünkü savaşın Okuldaşım, sevgili dostum, iş ve Pazar geliştirme Stratejileri Mentoru Yavuz Can Yazıcı’nın makalelerinden seçtiklerimize izniyle dergimizde ARADA BİR sayfasında yer vereceğiz. Paylaştığımız makaleyi ilgiyle okuyacağınızı umuyoruz. - İsmail Ceyhan ARADA BİR YAVUZ CAN YAZICI İş ve Pazar Geliştirme Stratejileri İşletme ve Yönetici Mentoru
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=