Çatı ve Cephe Sistemleri Dergisi 14. Sayı (Mayıs-Haziran 2008)

~ görünüş bindiğim taksinin şoförünün gururla söylediği gibi, -dama tahtası şeklindeki kent planlamasını kastederek- "Erzincan'da hangi sokağa, caddeye nasıl girersen, öbür ucundan aynen öyle çıkarsın!" - Ne çok okul (üniversite dahil) var öyle? Okul çıkışlarında servis, trafik keşmekeşi olmaksızın ve bir kampus içinde yürümenin rahatlığıyla öğrenciler, yollara, parklara özgürce yayılıveriyorlar. - Nihayet "DEPREM"i ciddiye almış bir kent! 1939'daki 7.9'Iuk depremdeki yıkımın faturası "kerpiç" e çıkartılmıştı. Gerçi 1992'de 6.8 şiddetindeki depremde de pek çok yıkım olmuş: bu kez yıkılan yapılar, önceki deprem yönetmeliğine göre yapılmış betonarme yapılar ... İnşaat Mühendisleri Odası'nın -yanılmıyorsam- Adana Şubesi'nin, "Erzincan'da bu kez yıkımın nedeni aşırı kalınlaştırılmış betonarme'nin ağırlığı" yönündeki saptaması, "o eski yönetmelik, bu yeni yönetmelik!" laf kalabalığı arasında unutturulup, betonun hala seçeneksiz tek yapı malzemesi olarak tahtını koruması sağlanmışsa da hiç değilse burada, sağduyulu davranılıp, dört katın üzerinde yapı yapılmıyor. - İnsanı ezmeyen, yayvan ve geniş Hükümet Konağı'nın önündeki parkta hemen göze çarpan İnönü ve depremzedeler anıtı ise bir kaç yönden şaşırtıcı: 1950'de başlayan Demokrat Parti iktidarı ile birlikte İsmet Paşa karşıtlığı alıp yürürken, "Milli Şef"in heykelleri ya kaldırılmış, ya da daha önemsiz yerlere taşınmıştı; Ratip Aşir Acudoğu tarafından 1947'de yapılmış Erzincan'daki İnönü Anıtı'nın tüm görkemiyle yerinde durması ancak, 1939'daki afetin yaralarının sarılmasında Cumhurbaşkanı olarak, O'nun gösterdiği ilgi ve yönlendirdiği başarılı çalışmalara değerbilmezlik gösterilmesine, o felaketli günleri yaşamış Erzincanlıların izin vermemesiyle açıklanabilir. Diğer şaşırtıcı yön ise anıtın boyutu ve kaidesinin yüksekliği: "Milli Şef"in, -Kurtuluş Savaşı ve sonrasındaki bunca yararlı ve büyük işlerine karşınhalka bu denli yüksekten baktığı için mi sevilmeyip ilk demokrasi sınavında alaşağı edildiği sorusunu akla getirmiyor değil! - Her ne kadar uygulaması ilk tasarımından 20 ÇATI&CEPHE •MAYIS-HAZİRAN/ 2008 (Anıtın arka yüzündeki kitabe: Daya biçare kadın bağrına yorgun başını/ Ona anlat, yıkılan yurdu, ölen yoldaşını/ Ebedi milletinin sevgisi kaynar orada/ Bu mukkades ateş üstünde kurut gözyaşını) hayli uzaklara düşmüş görünse de "Terzibaba Cami / cemevi külliyesi mimar Danyal Tevfik Çiper'in önemli bir yapıtı. Ankara Kocatepe Camisi yapılırken, Vedat Dalokay'ın, çağdaş projesini uygulamayı göze alamayan, yerine bugünkü 17. yy camilerinin komik kopyasını konduran korkak zihniyetle karşılaştırıldığında, Danyal T. Çiper'e bu fırsatın tanınması, Erzincan'ın karnesine olumlu bir not olarak geçiyor. - Kaldığım otelin tasarımı çok sıra dışı: 90'Iı yılların başlarında Özel İdare tarafından yaptırılan bu hoş yapının mimarını merak ediyorum. İlk gün bilen çıkmıyor; ertesi gün, otelin açıldığı günlerden beri çalışanı olan biri, tasarlayanının Mimar Şerife Meriç olduğunu söylüyor. -Unutmamak gerekir: sıradışı vali Recep Yazıcıoğlu 1991'den başlayarak yedi yıl süreyle Erzincan'da görev yaptı: Daha ikinci yılındaydı ki 1992 depremi oldu. Aynı kentte 52 yıl arayla meydana gelen bu afetin izlerinin silinmesinin ötesinde yukarıda söz ettiğim iki ilginç yapının da onun yönetim döneminde gerçekleştirilmiş olması rastlantı sayılmamalı. Olumsuzluklara gelince, Erzincan'da ne doğru-dürüst bir kitap evi bulabildim, ne de kent hakkında dişe dokunur bir yayın. Her ikisi de yakın geçmiş bağlamındaki İnönü ve Vali Yazıcıoğlu dönemleriyle ilgili imar etkinliklerinin belgelerine ulaşamadım. Belleksizlik, bu toprakların ortak sorunu kuşkusuz; ama bu kadarı biraz da vefasızlık sayılmaz mı? .. A.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=