Çatı ve Cephe Sistemleri Dergisi 15. Sayı (Temmuz-Ağustos 2008)

A makale mekteyiz. (1984'de Berlin'deki Prinz Albrecht Palais -1980' de yapılan Banco de Espana Binası eki gibi) Bu tür tasarımlar, fiziksel olarak iki yapı arasındaki ilişkinin yorumundan çok, genel bir tutum olarak belli bir mimari görüşün yansımasıdır: Eski ve yeni mimari diye bir şey yoktur. Ek de, yeni bir tasarım da kavramsal açıdan bir tamamlamadır. SOM ve Sedat Hakkı Eldem tarafından tasarlanan ve 1952-53 yıllarında inşa edilen ve modern mimarinin İstanbul'daki en önemli örneklerinden biri olan Hilton Oteli 1962'de mevcut binanın modüler ritminin çoğaltılmasıyla mimetik olarak büyütülmüştür. Ek yeri ancak çok dikkatli bakıldığında fark edilen bu binada her bakımdan bir bütünleşmenin amaçlandığı görülmektedir. Bu örnekte, mevcut ve ekin tasarımcılarının aynı oluşu, büyüme problemine doğal bir gelişimi andıran organik bir çözüm üretilmesini kolaylaştırmıştır. Günümüz mimarisinde mevcut ve ekin kimliklerinin ayrı ayrı vurgulanması en yaygın gözüken davranış biçimidir. Daha önce de belirtildiği gibi, masif kitle etkisine sahip mevcut yapıya karşın ek yapının hafif bir strüktür-malzeme seçimi ile ya da bir bağ noktası ile ayrıştırılması neredeyse kanıksanmış bir tutum haline gelmiştir. Aslında sonuç, algı açısından, aynı kompozisyonu oluşturan iki farklı yapıda olabilecek, Gestalt prensiplerine uygun, şekil-zemin ilişkisi içindeki tipik bir eski-yeni birlikteliğidir. Nouvel'in Lyon Operası'nda, New York Presbiteryan Kilisesi'nde ya da Oueens Müzesi Yenileme Projesi'nde olduğu gibi ek bazen de mevcut yapının kimliğini kendi kimliği içinde eritmekte ya da kendi var oluşu için kullanmaktadır. Tschumi'nin Lille'deki National Studio For Contemporary Arts da Ungers'in Mimarlık Müzesi'nde uyguladığı iki ya da daha fazla yapının birbirini kapsadığı 'ev içinde ev' kavramının farklı bir uygulaması olmuştur. Mega strüktür çatı ile küçük binaların üzeri ve aralarındaki dış mekanlar ek ile birlikte iç mekana dönüştürülmüştür. Yeni kimlik eski binaların kimliğini kapsayarak yeni bir kompozisyon içinde bütün parçaları birleştirmiştir. 48 ÇAT&I CEPH•ETEMMUZ-A~USTOS / 2008 Uygulamalar Bu bölümde örnek olarak seçilen yapılarda şu ölçütler esas alınmıştır. 1. Resiprokal ilişki içinde (mevcut yapı-ek yapı/ mevcut çevre-yeni yapı) cephe özellikleri, kompozisyon ve ifade bakımından özgün sonuçlar içermesi 2. Mimarlık dünyasında nitelikli yapılar olarak sayılması (önemli dergilerde yayınlanması-eleştiri alması, mimarlık ortamını meşgul etmesi vb.) 3. Mümkünse içten ve dıştan bizzat deneyimlenmesi ve belgelenmesi 4. Son dönem yapıları olması (son 1 O yıldan daha yakın bir zamanda yapılmış olması) Guggenheim ve Lyon Opera Binası bu ilkeyi yerine getirmese de dahil edilmiştir. Tercih edilen yapıların çoğu, teknolojik ve sanatsal gelişmenin yakından gözlenebildiği New York'tan seçilmiştir. Karşıtlık ve Benzerlik Arasında Değerlendirilen Resiprokal İlişki Guggenheim modern mimarlığın başyapıtlarından biri olarak kabul edildiği için 1990'Iarın başında yapılan ek de uzun süre tartışıldı. Wright'ın bu önemli eserine bir ek yapan Charles Gwatmay mimarlığın ve algının statik olmadığını hatırlatarak yaptıkları bu müdahalenin başarılı olduğunu iddia ederken, ileride yapılacak daha sert müdahalelerin de işaretini vermiş oldu. Betonarme rotunda mermer tozlu sıva ile kaplı iken ızgara dokulu ek yapı travertenle kaplandı. Her ikisinin de monolitik yapılarına karşın, mevcut ve ek yapı biçim, malzeme, renk ve doku açısından bir karşıtlık göstermektedir. Wright'ın orjinal yapısı, kuzey yönünde, dışta ızgara çerçeveli camlarla gölgesellik etkisiyle dikdörtgen ekle ayrılırken, rotundanın spiral hareketinin, ek yapının duvarına çarparak sonlanması eleştirmen Carter Weisman tarafından sert bir biçimde eleştirildi. Guggenheim'ın tepe ışıklığı kubbesi 1959'da açıldığından bu yana temizlenmemişti. Önce betonarme çerçeve tamir edildi. Sonra, dıştaki tek kat ve yalıtımsız cam (skylight), bir katı net cam diğeri buzlu olan çift camla değiştirildi. Bu dış cidarın yaklaşık 45 cm altında içteki yalıtım özelliği olmayan tek camın (laylight) yerine, ulturaviyole ve kızılötesi ışınlara karşı geçirimsiz lamine bir cam tercih edildi. Bu iki katmanın arasında eski moda iklimlendirme- havalandırma cihazları yerleştirildi. 25 adet birbirine bağlanan binadan meydana gelen ve 130 yılı aşkın bir geçmişi olan 'Amerikan Doğa Tarihi Müzesi'nin en son eki olan 'Rose Center For Earth and Space' yapısı şeffaf bir küpün içine yerleştirilmiş üçayak üzerinde yükselen bir küre kompozisyona sahip. Ek bina geri çekilen bir bağlaç ile mevcut binaya bağlanır. İki gösteri mekanının bulunduğu yaklaşık 27 metre çapındaki küre, aynı yerde 1935'te inşa edilen ve 1997'de yıkılan eski planeteryumla aynı çaptadır. 18. yüzyılda Ledoux ve Boullee'nin tasarımlarında, Palladio'nun söylemine koşut, sonsuzluğu ve kozmik mükemmeliyeti sembolize eden küreyi seçtiklerini görürüz. Bu uygulanmamış tasarımlarda yatan fikirlerin modern bir yorumla gerçekleştirilmiş hali olarak tanımlayabileceğimiz binanın başarısına gölge düşüren tek detay böylesi saf, heykel niteliğindeki kompozisyonun bağımsız bir konumlanış içinde olması beklenirken, gölgesellik etkisi ile de olsa mevcut binaya yapıştırılmasıdır. Her müze gibi belli aralıklarda yapılan ekler ve küçük değişikliklerle büyüyen mevcut müze kompleksi ve ek bina arasındaki dil farkı ve karşıtlık çok açık bir biçimde görülmektedir. Üçgen ayaklar uzay istasyonu ve gözlem kulelerinin çağdaş imajını yansıtan bu cam küpün ana taşıyıcılarıdır. Amerika'daki en büyük asma cam perde duvar olduğu iddia edilen ve 736 parça camdan oluşan bu kabuk benzersiz bir şeffaflıkta ve netliktedir. Bu camlar, dışarıdan onların tek parçaymış gibi görünmelerini sağlayan, zarif paslanmaz çelik çubuklar, kablolar ve noktasal tutucularla taşınmaktadır. Çelik konstüksiyonlu ve yansıtıcı alüminyum panellerle kaplananve iki gösteri mekanından oluşan ve 3 adet birleşik ayakla asılmışçasına havada tutulan ortadaki küre bu şeffaf kutuya bir derinlik kazandırmaktadır. Diğer bir örnek ise yine Manhattan'da 1960'Iarın modern klasiklerinden biri olan

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=