Çatı ve Cephe Sistemleri Dergisi 16. Sayı (Eylül-Ekim 2008)

~ görünüş ler zaman sıralamasında Eski Yunan'dan daha öncesine tarihleniyordu. Evet, eninde sonunda dirençler kırılıyor, dogmalar yıkılıyor. Ne var ki yeniliği kabul ettirme işi, karşılığında bir takım ödünler vermeden gerçekleşmiyor. Mutlaka eskiye ait bir şeylerin de yeni olana eklenmesine göz yummanız gerekiyor. Mimarlıkta da benzer bir durum söz konusu. Alışkanlıklar kolay kolay terk edilemiyor. Bakar mısınız? .. Mimarlar Odası'nın simgesi bir "megaron", yani insanoğlunun mağaralardan çıkıp ilk inşa ettikleri konut tipi! Şaka bir yana, ne zaman birileri bir tarz, bir yapı tekniği geliştirdiyse hemen taklitçiler türemiş ve benzer yapılar, farklı coğrafyalarda ve farklı iklimlerde, ne pahasına olursa olsun aynen uygulanır olmuş. Depremlerle beşik gibi sallanan Ege Denizi'nin iki yakası ve aradaki adalar, Yunan uygarlığının da beşiğidir. İ.Ö. 9. yüzyıldan başlayarak tipik şekli belirginleşmeye başlayan Antik Yunan mimarisi, en başlarda ahşap ağırlıklıymış: yani depreme dayanıklı. Sonraları giderek boyutlar büyümeye başlayınca çok daha çekici ve göz alıcı mermer, ahşabın yerini almış. Depremlerde büyük hasar görüp yıkılmasının nedeni ise bu gösterişli malzemenin kırılganlığı yerine Tanrı Poseidon'un öfkesiyle açıklanır olmuş. "Eski köye yeni adet getirme!" sözü, biraz da yaşamın kısalığından ötürü, yeni şeyler öğrenme zahmetine girmektense, eskiden kalan öğretilerle idare etme kolaycılığının dışa vurumu ... Öte yandan, bilinmeyen gelecek çoğu insanı ürkütür; geçmişi öğrenmek ise tam tersine güven verir. Sizden önce yaşanmış olayları dilediğiniz gibi yorumlayabilir, kendi var oluşunuzla ilişkilendirebilir, ömrünüzü uzattığınızı sanabilirsiniz: Şair Yahya Kemal "tarih okuyorum, yaşım beş yüz oluyor, bin oluyor!" demişti. "Tarih tekerrürden ibarettir" sözü ise, geçmişi masal gibi dinlemenin gevşekliğiyle hiç bir zaman geleceğe yönelik ders çıkarılmadığının saptanmasıdır ve ne yazık ki, her seferinde iş işten geçtikten sonra anımsanır! Bütün dünyada çelik ile yapılan gökdelenler, bizde -ne hikmetse- betonla yapılıyor. Üstelik çoğu görünüş olarak da Walter Gropius ve Mies Van der Rohe'nin 1920'Ierde gerçekleştirdikleri "Bauhaus" devriminin sadelikli ve devrimci çizgisinin fersah fersah gerisinde kalmışlar. Hele, İstanbul'da bir büyük özel bankanın genel merkezi var ki, "taş devri gökdeleni" adını fazlasıyla hak ediyor. TOKİ ise dağ, tepe, ova demeden hamakat örneği dikkoz yapıları toprağa saplayıp duruyor. Prof. lşıkara, büyük İstanbul depreminin 2010-2014 arasında beklenebileceğini söylemiş. istanbul'un, Macaristan'ın Pecs, Almanya'nın Essen kenti ile paylaşacağı "Avrupa Kültür Başkenti" unvanını üstleneceği yıl da 201 O. Bir kazaya gelmeyelim de... Müslüman ülkeyiz: faturayı tanrı Poseidon'a kesmek bize yakışmaz! İstanbul'un her yerine laleler dikiyoruz: bu yeterli olur mu acaba? Gerçi, "Lale Devri" Osmanlı'yı yıkılmaktan kurtaramamıştı ya! .. ~ Gemi inşa sektörübudergiyiokuyor... tersane Gemi inşa sektörvüeyansanayisdiergisi www.tersanedergisi.info 24 ÇAT&I CEPHEE•YLÜL-EK/ 2iM008 SEKTÖRÜ VE y AN YAYlllLANIR, MART-NİSAN 2008 Doğa Sektöre! Yayın Grubu Ali Nazım Sok.No:30 Koşuyolu, 34718 Kadıköy/ İstanbul T:(0216)327801O F:(02163) 277925 reklam@dogayayin.com • www.dogayayin.com .. ._,_ dsyg

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=