Çatı ve Cephe Sistemleri Dergisi 19. Sayı (Mart-Nisan 2009)

//fa✓~.. >r.47 C'a{ı:f:_ t_:),jıiu;: ,,._,,""1,.,,,,.-,,:__ o/n.:.ı.a{ :ü, /i.nı:. u:;,/.,_ a,;,,4,, /.:/ı he /) ~-4,../ /Jj" ot:Mı--/i:.u/~~f /ur- .h.i .-~~ Rlbclu M.clliııg Calf.ı tczlıgircn nuJumuın olmscdr lk.i bmc ol.ın ~ıcchg.i bin bcsc JUtKhgi1 juu olan jcdi juzc pc::k. s.ıi ıdcsin Rııjbetlu Mrllin!J Kalftı, Tr.Jiren malım,um olmuıwr. lıtı bine o/nı, fİft,Öİ bin beJ yü:,e seki:. yifr.ı: o/nıı(ı) yrdi yııu /nlmııyıı/ pd: sı,'y f.tııı;,reı/ rılrmı. Hatice Su/tan'dan Melling Kalfa'ya mektup maksızın tüm yapıların aynı prosedür uyarınca ruhsata bağlanması ve bunun için yalnızca diplomalı mimar ve mühendislerin yetkili kılınması uygulamada ne denli yararlı olmuştur? .. Bugün, Batı'nın bildiğim birçok ülkesinde küçük konutlar söz konusu olunca, devlet denetimindeki "bölge kurulları" nın belirlediği yöre özelliklerine ve yapı oranlarına uymak koşuluyla yeterlilik belgesi sahibi yapı kalfaları da rahatlıkla inşaat yapmayı sürdürebiliyorlar. Türkiye'de ise -sit alanları dışında- yöresel kültür özelliklerini saptayacak ve ilkeler belirleyecek kurulların esamisi okunmuyor. Bu geleneği içgüdüsel eğilimlerle sürdürebilecek yapı zanaatkarları da "bundan böyle senin yetkin yok!" diye küstürülünce, meydan, formalite gereği projesini imzaladığı yapının önünden bile geçmemiş mimar/mühendislere ve ruhsat verme yetkisine sahip ama yetkinlikten uzak belediyelere kalmış oluyor ... İnşaat sektöründeki gelenek zincirinin böylece kırılmış olmasıyla ortaya çıkan olumsuzluklar, 1950'Ierin başından itibaren hissedilmeye başlanmış. O tarihe değin oya gibi işlenen kentler, kasabalar, birdenbire, sanki eski oturanlar sürülmüş, yerlerini barMelling'den bir İstanbul gravürü barlar istila etmişçesine, nursuz-pirsiz, kaba mı kaba binaların saldırısına uğramış. Bu durumu nasıl açıklamalı? Herhalde, yeni düzenlemeler kapsamında, ilerleyip en üst noktaya ulaşma umudu köreltilen bu meslekte, işinin ehli eski ustalar yerlerine yetiştirecek yeni elemanlar bulamayıp, kendileri de emekliye ayrılınca, ortaya çıkan boşluk bir anda bilgisiz, zevksiz "beton canavarları" tarafından doldurulmuş oldu ... Bu zincir kırılmamış olsaydı, yıllardır içlerinde yaşamak zorunda kaldığımız çirkin, çürük, insana ve doğaya saygısız yapılar meydana çıkmayacaktı. Çıkamayacaktı, çünkü gerçek ustaların yaşama şansı buldukları bir ortamda çürük ve çirkin yapılara yer yoktur! Bunun yanı sıra iyi yetişmiş, okullu, diplomalı mimar ve mühendisler de -bugünkü gibi meslek odalarının iç kalelerine çekilip savunmada kalacaklarına- bilgilerini, ülkenin deprem gerçeğine kalıcı çözümler üretmek, sürdürülebilir gelişme, çevrecilik gibi çağdaş konularla ilgilenmek yönünde kullanma fırsatı bulacaklardı! Şimdi denilebilir ki, sanki geleneksel yapı kalfaları bir yandan bugüne kadar yaşamayı sürdürselerdi, bugün her şey yine de tümüyle değişmek zorunda kalmayacak mıydı? Küresel bir olgu olarak, "Mimar"ın 21. yüzyıl başlarında inşaat dünyasındaki konumunun ve işlevinin değiştiği, "kalfa"nın ise hepten işlevsiz kaldığı yadsınabilir mi? Yapı sektörü, teknoloji kullananbüyük şirketlerin eline geçme sürecini tamamlamak üzere. Artık tek tek mimarların, mühendislerin bile yüklenici olarak iş bulabilmelerinin yolu hızla kapanıyor. Geleneksel yapı zinciri dün olmasa da bugün zaten kırılmayacak mıydı? Hem, nasıl olsa kentsel dönüşüm projeleri kapsamında o çirkin yapılar bir anda ortadan kaldırılmıyor mu? Öyleyse ha dün olmuş, ha bugün! .. Ne yazık ki durum bu denli basite alınacak gibi değil. .. Türkiye'de yapı geleneği bozulalı 60 yıl olmuş; bu da en az iki nesil eder. Bu iki nesil nelerden mahrum kalmış bir bakalım ... İnşaat yapmanın ince bir sanat olduğu unutulmuş: iki kürek bir malayla herkes kendini usta oldum sanmış. Mimarlık mesleği değer kazanacağına, yitirmiş: mimar, bir yapının nasıl ayakta durduğuyla, nasıl ısıtılıp aydınlatıldığıyla ilgilenmeyen, ustalarla ilişkisi kopuk, neredeyse sadece imza yetkisi nedeniyle katlanılan, saygınlığı solmuş bir tipe dönmüş. Daha da kötüsü, zevkli, yetenekli ve güvenilir meslek adamları ortada gözükmediğinden, inşaat yaptıracak para gücüne sahip herkes kendisini mimar sanacak denli ego şişmesine uğramış. Bilgisizlik ve para bir araya gelince de o dergiden, bu dergiden koparılan fotoğraflarla oluşturulan ucube villalar ve "kent yapıyoruz" diye, kuşkonmaz tarlası gibi yan yana dikilmiş utanç kuleleri normal şeylermiş gibi kanıksanır olmuş! ,. ÇATI& CEPHE• MART-NİSAN/ 2009 25

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=