Çatı ve Cephe Sistemleri Dergisi 2. Sayı (Mayıs-Haziran 2006)

"Cephe denilince akla bir binanın dış duvarları geliyor. Ama, cepheleri şehrin iç duvarları olarak görmek lazım. Cephe anlayışını sadece tek bir binayla sınırlamak yanlış; bütünlük içinde ve çevresiyle ele almak gerekiyor. Bu nedenle bir İstanbullu olmama rağmen İstanbul'dan utanıyorum. Çünkü biraz önce söylediğim anlamda 'iç cepheler'e sahip bir şehir değil. İstanbul insanlara hala büyüleyici geliyorsa, bu kentsel özelliklerinden değil, hunharca katledilmeye hala direnen olağanüstü doğası ve tarih hazineleri nedeniyledir. Elbette burada da güzel cepheler ve güzel binalar yapılıyor ama çevrelerini ayrık otları sarmakta gecikmiyor. Tatsio Yamamoto'nun yıllar önce İkitelli'de yaptığı bina çağdaş ve kendi içinde tutarlı bir yapı. Fakat artık çevresindeki binaların ortasında komik duruyor(!). İstanbul aslında tam bir cephe kakafonisi. Paris, belki dünyada en beğenilen kent. Doğasına bakacak olursanız yassı bir çanağa benzeyen oturum alanı ve içinden geçen bir akarsuyla sıradan bir coğrafya. Ama koskoca kent tek bir yapının bütünlüğüne sahip. XIX.yüzyılda belediye başkanı Haussman büyük yıkımlara girişerek şehri adeta tek bir devasa yapı şeklinde yeniden yaratmış. Bu bütünlük hissini veren ise binaların dış cepheleri; yani diğer tanımıyla Paris'in iç duvarları ... " "Kendi başına çok güzel cepheleri olan bir yapı çevresiyle uyum içinde değilse, bu evimizin içinde duvarlardan birisini çok özenerek, boyayarak ve tablolar asarak süsleyip, diğer duvarları tümüyle ihmal etmeye benzer. Mimarın sorumluluğu yaptığı binaya çok güzel bir cephe çizmekle bitmiyor. Çevrenin de aynı bilinç ve yetenekle tasarlanmış olması gerekiyor. Bu da kuşkusuz 'kentli' olmanın derin anlamını duyumsayacak kadar donanımlı kent yöneticilerine düşen bir görev ... " "Benim malzemem budur" demek, hiç bir mimarın yapmaması gereken bir şey! "Mimarlık alanında yüzyıllar boyunca kayda değer tek gelişme, yapı teknik ve malzemeleri alanındaki gelişmedir. Bununla binaların binlerce yıldır hala bir taban, bir UJ :ı: o. UJ Ü "' !;;; <> Q tavan ve dört duvardan ibaret olduğunu ama yeni yöntem ve malzemelerle daha farklı görünüşte yapılabildiğini söylemek istiyorum. Batı'da XIX.yüzyıl sonlarından itibaren demirin yapı malzemesi olarak kullanılmasıyla, 'yapı zanaatkarlığı'ndan 'yapı endüstrisi'ne geçildi. Günümüzdeyse yapı endüstrisindeki ivme baş döndürücü. Bu hızlı gelişmeyi bir yerde durdurup, 'Benim malzemem budur' demek, hiç bir mimarın yapmaması gereken bir şey. Her seferinde farklı şeyler denedim; bir binada beş ayrı cephe malzemesini aynı anda kullandığım da oldu" Mimar Sinan, cephe tasarlamadı "İdealimdeki cephe malzemesini, tasarladığım yapının iç yapısını ve esin kaynağını en iyi yansıtanlar arasından seçmek istebirmimar;ve cephe A rim. Öncelikle cephenin makyaj olmaması lazım. Cepheyi makyaj olarak asla uygulamak istemem. İddia edebilirim ki Mimar Sinan cephe tasarlamamıştır. O, önce yapıyı bir bütün olarak tasarlamış. Örneğin bir cami yaparken daha az taşıyıcıyla daha geniş ve aydınlık mekanları nasıl elde edebilirim diye araştırmıştır. Bu yaklaşım ortaçağ katedrallerinin, Hint Budist tapınaklarının tam karşıtı bir anlayış. Onlarda öncelikle dış görünüş tasarlanmış. Koca Sinan'ın eserlerinin dışardan görünen eşsiz güzelliği, iç mekan yaratmakta ancak büyük ustaların erişebildikleri 'sadelik içindeki görkem'in dışa vurumudur. Mimar Sinan'ın cephelerinde, hacim ve oran vurgulayanlar dışında bir süsleme göremezsiniz. Belki Şehzade Cami hariç; ona da 'çıraklık dönemim' diyerek bir açıklama getirmiştir. Ben de bu yaklaşımdan beslenmeye çalışıyorum" ÇAT&I CEPH•EMAYIS-HAZIRAN / 2006 35

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=