A bir mimar; ve cephe bence yeterli oluyor. Eğer koşullar malzeme konusunda aksi yönde baskın bir talep oluşturmuyorsa, doğal olan malzemelere eğilimimim daha fazla olduğunu söyleyebilirim. Tasarım süreçlerirnde de önceliğim olmamakla beraber, genelde karmaşık çözümlerden çok, aynı işlevi yerine getirebilecek daha kolay, ulaşılabilir, basit çözümler söz konusu ise tercihlerimi basit ve doğal olan yönde kullanmayı tercih ediyorum. Mimarlığı iyi ya da nitelikli kılan şeyin, kullanılan malzemelerin ne kadar iyi, niteliklı, farklı, yeni olduğu, ne kadar "temiz" detaylarla çözüldüğü olmadığını düşündüğüm ve çok sıradan malzemelerle bile iyi yapılar inşa edilebileceğini düşündüğüm için, bina nesnesine ait görünümlere ilişkin tercihler üzerinden beğeniler geliştirmiyorum. Aksine, bu görünümlerin yapıların arkasındaki düşüncelerin önüne geçmemesi için ayrı bir çaba içinde olduğumu bile söyleyebilirim. Çatı&Cephe: Bir mimar olarak malzeme üreticisi firmalardan ne tür beklentileriniz var~ Boğaçhan Dündaralp: Ben, sadece bir malzeme satma uğraşı içinde değil de, mühendislik desteğiyle birlikte yeni araştırmalara destek veren firmalarla ilişkile32 ÇAT&I CEPHEM• AYIS-HAZİRAN/ 2010 rimi sürdürmeyi arzu ediyorum. .. Pek çok alanda olduğu gibi inşaat sektöründe de bir tür ayrışma var. Herkes kendi alanını tarif ediyor ve o alan içinden düşünüyor. Malzemeciyle konuşuyorsa111z, sadece o malzemenin dünyasıyla anlatıyor; mimarla konuşuyorsanız daha çok genel şeylerden bahsediyor ... Masa başındaki ya da uygulamadaki işbirliği, bir tür alan savunması halinde geçiyor. Herkesin niyeti ve yaklaşımları iyi olana odaklansa bile, bunlar tasarım alanı içindeki etkileşin1 ve iletişim bütününde eksik kalıyor. Örneğin malzemeden bahsediyorsak, malzemeye ilişkin test edilen unsurların az olduğuna inanıyorum. Malzeme kataloglarında veya pazarlamacıların konuşmalarında genelde teknik veriler ardı ardına sıralanıyor. Fakat o malzemenin uygulanmış ve zaman geçmiş halini, uygularken yaşanan durumları, farklı yapısal performanslarını, diğer yapı elemanlarıyla ve dünyayla ilişkilerini pek göremiyoruz. Bu benim için çok önemli. Malzeme üreticileri, malzemelerin kendilerine ait tekil özellikleri; lambda değerlerini, diğer teknik ayrıntıları sıralamak yerine malzemenin önceki uygulamalarında ne tür roller edindiği, başka malzeme ve sistemlerle nasıl bir araya gelebildiği, zaman içindeki performanslarının ne olduğu, ne ti~; anlayışlarla kullanıldığı gibi birikimleri, arkasındaki hikayeleri üzerinden keşke anlatabilseler. Sektöre! pazarlama steorotipleri içinde sıkışılıp kalınıyor. Ben bir malzemeyi kullanacaksam, o malzemenin dal1a önce kullanıldığı projeleri incelemeye ve dolayısıyla n1irnarıyla görüşmeyi tercih ediyorum. Bu da zaten elde olınası gereken bilgilerin peşine, kişisel merak ve araştırma dürtüsüyle düşmeyi zorunlu kılıyor. Bu da "profesyonel" olduğunu iddia eden bir sektör için "amatör" kalan bir portre çiziyor. Malzemelerin, bu anlayış dışında başka bir profesyonel anlayışla sunulması gerekiyor. Malzemenin sadece teknik boyutu veya ticari boyutu yok. Artık dünya alınıp satıLrlık üzerine kurulu oldu.Aktörler arası kısa paslaşmaların yapıldığı, işin profesyonel hizmet alanının görünür olan kısmıyla ilgilenilen bir durum halini aldı. Satıştan sonrasıyla pek ilgilenilmiyor. Bu mimarlar için de geçerli. Yapıların ne olduğuyla bittikten sonra pek ilgilenildiğini görmüyorum. Özellikle de, yapıların bizim için tasarlarken siınüle ettiğimiz, varsaydığımız davranışları gerçekten gösterip göstermediğinin bilgileri anlamında ... Ayrıca Türkiye'de Ar-Ge'ye yönelik bir tasarım zihniyetinin pek oın1aması büyük bir olumsuzluk. Ar-Ge bence, şikayet edildiği gibi maliyetleri nedeniyle yeterince kaynak ayrılmayan bir konu olmaktan çok, bu zihniyetle ilgili bir konu. Teknoloji ve bilgi, transfer edilen konular oldukları için pek çok üretici bu sorumluluğu üzerine alınıyor. Oysa asLnda uygulanan, hayata geçen her şey bir Ar-Ge aracı. Ne üretici üretilenin potansiyellerini araştırıyor, bir fikir çıkartıyor; ne de uygulanırken geliştirmeye, farklılaştırmaya açık durabiliyor. Çatı&Cephe: Yeşil Bina konsepti hakkındaki yorumlarınız nelerdir? Boğaçhan Dündaralp: Enerji verimliliği, geri dönüşüm, az doğa tahribatı gibi pek çok konu mimarların sorumluluk alanına dahil olan konular. Bugün için asıl soru belki de şu; "Zaten mimarın sorumlulukları olan konular neden ekolojik ya da yeşil bina diye kategorik olarak ayrıca etiketlenmeye ihtiyaç duyuyor? Bu, bugüne ait bir sorumluluk alanı da değil. Antik çağda yapılan binalar bugün yapılan binalardan çok daha çevreci, ekolojik ve yeşil binalar. Taş olarak hala duruyor, doğaya zarar vermiyor, yerin altında durduğu zaman da zarar vermiyor. Ne oldu da bu etiketler gündemimize girdi? Bu konu aslında küre-
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=