Çatı ve Cephe Sistemleri Dergisi 3. Sayı (Temmuz-Ağustos 2006)

rak yüklenmiş bir yapı elemanıdır [9]. Anlam (kimliklendirme). insanın ait olma duyumunun temeli olarak görülmekte [12] ve ortaya konulan bu anlam duygusunun bilinçte ilk zihni işlem oldugu ifade edilmektedir [13]. Böylece mimari biçimle ilgili olarak oluşan anlam, çevre ya da mimari ürüne özel bir karakter kazandırarak onun tanınmasını ve tariflenmesini (kimlik kazanmasını) saglar. Fakat bir mimari ürüne atfedilen anlam sadece onun biçimi ile degil, sarındıgı, kaplandıgı malzeme ile de ilgili bir durumdur. Aslında ikisi birlikte anlamı çagrıştırır. Bugün Londra Lloyds Bank (Richard Rogers) ve Guggenheim Bilbao Müzesi (Franck Gehry) biçimi ile oldugu kadar örtündükleri malzemenin sertlik ve soguklugunu, teknolojiyi çagrıştırmaktadır. Benzer şekilde Mies'in yapıları camın nötrlügünü, Tadao Ando'nun yapıları betonun saglamlıgını ve serinligini, Santiago Calatrava'nın yapıları çeligin karmaşık ve inanılmaz yapılışını, Louis Kahn'ın yapıları tuglanın sıcaklıgını vermektedir. Çevredeki bütün nesnelerin bireysel bilgilerini dogrudan almak mümkün degildir, fakat onların bilgileri simgeler aracılıgıyla alınabilirler; simgeler, bireysel gücün ötesinde nesnelerin kavranmasını saglarlar [10]. Çünkü onlar günlük yaşam içinde bireylerden önce degerleri tutma kabiliyetine sahiptir ve böylece yükseltilmiş bir grup fikridirler [11] Bu nitelikleri ile simgeler insan-çevre ilişkisinde özellikle iletişimin önemli elemanlarıdırlar. Bu dogrultuda sanatın simge ile başladıgı öne sürülmekte ve bunun en etkili örnekleriyle mimarlık alanında karşılaşılmaktadır. Örnegin, Mısır Piramitleri bu etkili örnekler arasındadır, onların simgesel anlamları ilave yüklemelerle bugüne kadar taşınmıştır [1]. Bu çalışmada irdelenen iki farklı yapının yüzeyi ele alındıgında ise yüzeyde kullanılan malzeme farklılıgı ön plana çıkmaktadır. 1. Ulusal mimarlık döneminin tipik malzemesi olan taş ile günümüz teknolojisinin simgesi olan cam karşılaştırılmaktadır. Taş, tarihin ihtişamlı temel malzemelerinden biri olarak, ayrıca işleyiş tarzının kattıgı degerler ile her zaman nitelikli bir malzemedir [14]. Gerek masif kesme taş veya yıgma haliyle, gerekse de kaplama malzemesi olarak kullanıldıgında güçlü bir dokunsal zenginlige sahiptir. izleyen ve içinde barınana güvenilirlik hissi verir. Günümüz mimarisinin tipik bir malzemesi olan cam yüzeyler ile çerçeveden arınan akıcı görünüm, maksimum kullanım ve ışık olanagı sunulmuştur. Diger bir taraftan mimari kütle, cam sayesinde geçirgen, degişken karakterli kabuk hüviyetini almıştır [14]. Öyle ki ünlü mimar Frank Lloyd Wright, cam yüzeylere ışıgın maddeleştirilmesi olarak bakmaktadır [15]. Wright, camı mimarlık tarihindeki en paradoksal ve dogayla ilişkisi en kompleks malzeme olarak görmektedir. Katı ve parlak bir düzlem olmasına ragmen cam, mükemmel görüş açıklıgı saglamakta ve yapıyı peyzaja açmak, ışıgın her degişimini, rüzgarın her nefesini yansıtabilmektedir. Kamu yapıları, ülkenin her yanında verdikleri hizmetler dolayısıyla, toplumsal kümelenmenin oldugu her birimde hizmet yapısı olarak ortaya çıkar. Türkiye'nin sosyoekonomik yapısı geregi saglık, egitim, din, ulaşım, posta gibi konular da dahil olmak üzere gerek devletin, gerekse de sivil toplum kuruluşları gibi özel sektörün yüklendigi hizmet türlerinin çeşitliligi, kamu hizmet binalarının tür ve kapsamının çokluguna neden olmuştur. Bu durum da kamu yapılarını gerek işlevleri, gerekse de görsel nitelikleri açısından önemli kılmaktadır. Kent dokusu içinde önemli yer tutan, ait oldukları kurum için "prestij" anlamını taşıyan, dolayısıyla dış görünümleriyle de çevreyi etkileyen bu yapılar, çalışmada simetrik biçimlenmeleri, cephe elemanları ve cephe malzemelerinin anlamlarıyla degerlendirilmektedir. Kamu yapılarının tarihsel süreç içindeki gelişimi, özellikle içerdikleri anlam açısından önem taşımaktadır. Konuyu Türkiye örneginde irdeledigimizde, Cumhuriyet'in ilk yıllarında çogunlugu Nazi zulmünden kaçıp gelen sürgün mimarlar tarafından tasarlanan kamu yapılarının içerdikleri anlam ile günümüz "modern mimari" başlıgı adı altındaki kamu yapılarının içerdikleri anlamlar karşılaştırıldıgında, farklılıklar içerdikleri gözlenmektedir. Her iki dönem örneklerinde de kitlesel biçimlenmede simetri çogunlukla tercih edilmiş olsa da, biçimsel ifadede cephede kullanılan elemanlardaki ve malzemedeki farklılıklar ve bunların birbiriyle olan kombinasyonları, "cephe"yi farklı okumamıza neden olmaktadır. Bu iki tutum çalışmanın ana temasını oluşturacaktır. Teorik bir tabana göre tasarlanmış, rafine edilmiş kavramsal araçları da barındıran bu çalışma, tasarımcıya veri oluşturmak amacıyla uygulama çalışmalarıyla da desteklenmektedir. Metod Biçimin estetik yorumu, yaratıcılıgın başarısı öznel degil, bilimsel degerlendirme yöntemleriyle mümkündür. Bilimsel degerlendirme, yapıtın kendi alanına ya da genel olarak bütün sanat alanlarına getirdigi yeniligin degerlendirilmesidir. Bir eser estetik açıdan degerlendirilirken, toplumsal ve öznel degerlendirmeden kaçınılmalı, bilimsel olarak degerlendirilmelidir. Bu bilimsel degerlendirme iki aşamalı bir süreçtir; Algılama: Biçimin düzenini kavrama, bilinen düzenlerle bagdaştırma, yeni bir düzen oluşturma ve zihinsel tamamlama işlemlerini kapsar, Kavramlaştırma: Sanatın kendine öz kavramlarıyla degerlendirme. O halde bir estetik nesne degerlendirilirken, öncelikle biçimsel analizi yapılmalı (yoruma baglı olmayan, tanımlanabilen, anlatılabilen ve bazen matematiksel olan nitelikleri kapsar). buradan elde edilen bilgilere dayanarak içeriksel nitelikleri (nesnenin anlamına yönelik analizdir) saptanmalıdır [16]. Bu noktadan hareketle örnek olarak ele alınan ATO (Ankara Ticaret Odası) ve Ulus-Sayıştay yapılarının cepheleri bu biçimsel ve anlamsal analizlerle estetik açıdan bilimsel olarak degerlendirilecektir. Ulus-Sayıştay yapısı bu çalışmada Ulusal Mimarlık dönemi kamu yapısı baglamında, ÇATI&CEPH•ETEMMUZ-AGUSTOS / 2006 43

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=