ÇATI & CEPHE • MAYIS - HAZİRAN / 2011 27 suyunu, rüzgarı bile geçirirdi. Otomobil sektöründe gösterdiğimiz hassasiyeti yaşadığımız yerlerde uygulamadık. Şimdi sevinerek söylüyorum, çatı ve cephe uygulamaları Batı’yla ilişkilerimizin de artmış olması sebebiyle çok daha özenli. İstediğimiz malzemeyi ithal edebiliyoruz, ihraç edebiliyoruz. Şimdi birkaç kamu binasında, adalet saraylarında bile cepheler titanyum kaplanmaya başlandı. Düşünebiliyor musunuz? Sadece gözlüklerimizde ve diş protezlerimizde kullanıyorduk titanyumu. Pahalı ama bir daha boya ve bakım istemeyen bir malzeme. Yani nitelikli malzemeleri kullanabiliyoruz artık ama çok yaygın değil. Üst gelir gruplarının tercih ettiği yapılarda tercih ediliyor. Başka malzemeleri de kullanmaya başladık. Plastik doğramalar, ısı köprülü doğramalar, 11 mm’den başlayan iki, üç katmanlı camlar… Şimdi binayı isterseniz tamamen cam yapın, hem ses hem ısı yalıtımı hem de görsel konfor açısından uygun şekilde yapma imkanımız var.” Önel Türkiye’de 2007’de yürürlüğe giren Deprem Yönetmeliği’ne uygun yapılan binaların çatı, cephe ve panel elemanlarını beğeniyor ama özel bir bina ya da mimar adı vermiyor: “İsim verirsem mimarı ya bir arkadaşım ya öğrencim çıkacak. Kimseye ayıp olmasın.” Çatıların eğimi artacak Önel, İmar Kanunu’nda değişen yönetmelikten bahsediyor: “İmar Kanunu’nda yönetmelik yeni değişti. Cephe eğimlerimiz en fazla yüzde 33 oluyordu. Biz eğimi çatıda kullandığımız malzemeye göre düzenliyoruz. Artık kent içi yerleşim ve kent dışı yerleşimlerdeki imar yönetmeliğine göre ilgili belediye meclisleri uygun görürse çatı eğimi yüzde 45’e kadar olabilecek. Böylece daha fazla kullanım alanı çıktı. Özellikle oturtma çatı yapmadığınızda, çelik konstrüksiyon yaptığınızda panel elemanlar koymadan boşluk alanları çıkıyor.” Yönetmeliğin kent sürdürülebilirliği açısından da faydalı olduğunu söyleyen Önel, hem yeni yapılan binalarda hem eskiye dönük yapılarda çatı eğimlerinin artması nedeniyle kentin kimliğinin olumlu anlamda değişeceğini ve mimarların bu olanağı iyi kullanması gerektiğini söylüyor. Önel, “Geçtiğimiz ay bu yönetmelik kapsamında Ytong firmasıyla birlikte ‘Çatılarda Sürdürülebilirlik’ yarışmasını düzenledik. Yarışmanın ana teması, bu yeniliği sürdürülebilirlik temasıyla birleştirmekti. Projelerin mimari tasarımı bozmadan, çevreye zarar vermeden yapılmasını göz önünde bulundurduk. 68 proje katıldı. Üç ödül, beş mansiyon, beş tane de satın alma oldu” diyor. “Meslek sigortası” uygulaması gelecek Önel, Ocak 2011’de yürürlüğe giren, binaların enerji ihtiyaç ve tüketim sınıflandırmasının yapıldığı Enerji Kimlik Belgesi uygulamasını da çok yararlı buluyor: “Enerji Kimlik Belgesi AB uyum yasaları bağlamında, Isı Yalıtım Yönetmeliği’nin eksiklerini giderecek şekilde düzenlenmiş ve gerçekten de önemli bir eksiğimizi giderecek. Bunun bir adım daha ötesi, meslek sigortalarının gelmesidir. Binalara sigorta getireceğiz. Bunun ötesinde, proje müellifinin de sigortası olacak. Sigortası olmayan mesleğini uygulayamayacak. Böylece binanın malzeme seçiminden ya da başka nedenlerden kaynaklanan hataların sorumlusu belli olacak. Isı yalıtımı iyi değil diye dava açabileceksiniz. Böylece meslektaşlarımız başladıkları projeden sonuna kadar sorumlu olacağına göre, hatta kendisinden sonra da kanuni mirasçılarına bu sorumluluk geçeceği için tasarımda, malzeme seçim ve uygulamasında daha dikkatli davranmak zorunda kalacak.” Yeşil bina sertifikaları reklam amaçlı kullanılıyor Önel uygulamanın en önemli eksiğinin Batı’dan alındığı gibi, Türkiye şartlarına adapte edilmeden uygulanması olduğunu söylüyor, ancak bunun da kısa sürede yoluna gireceğini düşünüyor. Her ülkenin koşulları farklı olduğu için sertifikalandırma sistemlerinin de farklı olması gerektiğini dile getiren Önel, son yıllarda ülkemizde de yaygınlaşmaya başlayan yeşil bina sertifikalarının da reklam amaçlı kullanıldığı görüşünde: “Şimdi metropollerde toplu konutlar yaygınlaştı. Reklam yapmak için ‘ben bu sertifika sistemini yaptım’ diyor ama bunu zorlayan bir yasal yönetmeliğimiz, denetleyen meslek odalarımız yok ki. O nedenle keyfi yapılan bir uygulama olmanın ötesine geçemez şu anda.” Siz aslında sokağı ısıtıyorsunuz Binaların dış cephe ve yalıtım uygulamalarına düzen getiren Isı Yalıtımı Yönetmeliği’nin yürürlüğe girmesinde de büyük pay sahibi olan Önel: “Benim doçentlik tezim yapılarda alınacak önlemlerle hava kirliliğin azaltılmasıydı. Ankara ve İstanbul’da bu konuda çok ciddi sorunlarımız vardı. Sorunlarımızın çoğuysa ısıtmadan kaynaklanıyordu. Sonunda bir taslak Isı Yalıtım Yönetmeliği oluşturdum ve yönetmelik yürürlüğe girdi. Yap-sat düzeni içinde, Isı Yalıtım Yönetmeliği yokken 8,5’luk, 12,5’luk duvarlarla bütün binaları bitiriyorduk. 3 mm’lik tek camları da takıyorduk. Nitekim Dünya Bankası’ndan yardım talep ettiğimiz zaman Türkiye olarak suratımıza şamar gibi indirilen şey, ‘Bizden aldığınız dış yardım borçlarınızı petrol ithal etmek için harcıyorsunuz. Bu petrolün önemli bir kısmını da binaları ısıtmak için kullanıyorsunuz. Siz aslında sokağı ısıtıyorsunuz. Binalarınızın cephelerine yalıtımı sağlayın’dı. Sonra 80’li yılların ortalarında yönetmelik çıktı. Cepheler açısından bir düzen getirildi. Şimdi mimari projeler bu standartlara göre yapılıyor. Mutlaka çift cam kullanılıyor. Ona göre ruhsat alınıyor. İlgili belediyeler de iskan ruhsatı verirken bu konuya dikkat ediyor.”
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=