~ görünüş "Arslan yattığı yerden anlaşılır" diye bir söz vardır. İnsan toplulukları da kurdukları ve içinde yaşadıkları kentlerden anlaşılıyor. Avrupa kıtasında yaşayanların Yontma Taş Devri'nden Cilalı Taş Devri'ne geçmelerinden iki bin yıl önce Çatalhöyük'ü kurabilmiş Anadolu toplumları eliyle, çok daha sonraları, İ.Ö. VI. yüzyılda, bu kez Batı Anadolu'da (Yunan Uygarlığı diyerek yabancılaştığımız -oysa onlar eski yurttaşlarımız değil mi, hala o çağlardan kalma zeybek havaları ile halk oyunları oynamıyor muyuz?..) tarihin en ileri kentleri kurulmuş. Bugün bile uzak ülkelerde ödünsüz uygulanan Miletli Hippodamos'un dama tahtası şeklinde kent planı gibi şehircilik kuramları o çağda ortaya atılmış. Antik Çağ Batı Anadolu İyon Uygarlığı kent kavramını enine boyuna irdelemiş. O çağın filozofları, her konuda fikir sahibi olduklarından bilgeliklerini "ideal kent"i tanımlamakta, toplumların içinde yaşaması gereken en uygun sosyal ortamları betimlemekte, yapıların mimari özelliklerinin saptanmasında, doğa koşulları hakkında bildiklerini, askerlik ve savunma konularındaki uzmanlıkları ile birleştirerek en uygun yerleşim alanı ve kent planı seçimini önermede kullanmaktaydılar. Tıp biliminin babası İstanköylü (Kos Adası) Hippokrat (İ.Ö. iV. yüzyıl) çok itibar edilen bir kent kuramcısıydı aynı zamanda. Ama Miletli yurttaşımız Hippodamos (İ.Ö. V. Yüzyıl) tartışmasız eski çağların en büyük mimarlarındandır. lzgara şeklinde yerleşim planını, kentin önemi ve büyüklüğüyle orantılı ada (yapı kümeleri) boyutlarını önceden saptamayı; kenti yönetim, dinsel ve siyasal işlevlere göre bölümlere ayırmayı bulan odur. Hippodamos sağlığında karşı kıyıdaki Pire'nin şehir planını yapmış, savaş ve doğal nedenlerle yıkılan kendi şehri Milet ve komşu Priene kentleriyse, ölümünden kısa süre sonra onun ilkeleri doğrultusunda yeniden kurulmuştur. Hippodamos, yüzyıllar sonra da başta San Francisco olmak üzere belli başlı Kuzey Amerika kentlerinin ve Le Corbusier gibi XX. yüzyıl mimarlarının esin kaynağı olmayı sürdürmüştür. İyonya kentleri, Batı Anadolu'da demokrasinin titizlikle uygulandığı, 32 ÇATI & CEPHEE• YLÜL-EK/iM2006 özerklik ilkesinin katı kurallara bağlanarak korunduğu küçük bağımsız devletlerdi aslında ... Bu kent-devletleri kuran insanlar istila ile ele geçirdikleri hazır kent mekanlarını kullanmadılar. Nüfus, belli bir sayının üstüne çıkınca kendi aralarından seçtikleri bir önder yönetiminde doğup büyüdükleri yurtlarını bırakıp, uzaklarda yeni sitelerini yoktan var ettiler. Sadece Milet'ten ayrılanların Ege ve Karadeniz kıyılarında seksene yakın yeni kent (polis) kurdukları biliniyor. Antik çağın Sokrat, Platon ve Aristoteles gibi ünlü düşünürlerinin fikirleriyle beslenen bu şehircilik anlayışı, iki yüzyıl süren Pers hegemonyası boyunca -vergi vermek dışında başkaca bir baskıyla karşılaşmadıklarından- gelişimini en üst noktaya taşımayı sürdürmüş.Yunan Şehirciliği'nin içini boşaltan olgu, yabancı Pers baskısı değil, aslen Makedon olmasına karşın kendisini, Yunan Uygarlığı'nı bu Pers işgalinden kurtarmaya adamış Büyük İskender'in cihangirlik tutkusudur. Çok özgün bir mimarlık anlayışını, fethettiği doğu ülkelerinde yaşayan farklı toplumlara dayatmak kadar, özgür ve bağımsız yaşamaya alışık kentleri, üniter bir devletin sıradan şehirleri haline dönüştürmek, aslında Yunan şehircilik anlayışını özünden uzaklaştırmış oldu. Büyük İskender'in kurduğu krallığın Roma'ya devredilmesi ise eski İyonya kentlerini, başlangıçtaki insani boyutlarından iyice uzaklaştırarak, birer imparatorluk kentine dönüştürdü ... İyi ki Priene'miz var; o tek başına Romalılaşmamış özgün İyonya kentini bizlere açıklıkla anlatıyor. Kentlerin ruhu uçup gidince göçler başlamış; oturanlar çeşitli bahanelerle kentlerini terk etmişler. Gerçi böylesi daha iyi. Çünkü bu sayede bugün bizi şaşırtan zenginlikteki şehir kalıntılarını Roma çağında aldıkları son şekilleriyle olduğu gibi görebiliyoruz. Efes'i terk eden halk hemen yanı başında Aya Suluk'u (Selçuk) kurmuş. Bu kent halen yaşamakta olduğundan birkaç anıtsal yapı dışında ilk kurulduğu yıllara tanıklık edecek yapılarını çoktan yitirmiş. Daha sonraları orada da rahat edemeyen Efesliler, kendilerini arkadaki dağ yamaçlarına vurup, bugünkü adıyla Şirince yerleşimini kurmuşlar. Burası Hıristiyan Rumların kurduğu bir Anadolu kasabası .. Asıl şaşırtıcı olan Safranbolu, Beypazarı, Mudurnu ve Kastamonu gibi tarihi mimarlık yapısını bugün de koruyan Müslüman Türk şehirleri ile olan türdeşliği ... Sekiz bin yıllık birbirinden farklı uygarlık birikimine sahip bu topraklara sadece bin yıl önce ayak basmış olan Türklerin, ortak ve bağdaşık bir Anadolu kültürü yaratmadaki önemli rolleri ve Selçuklu ile başlayan yeni kent gelişimleri bir başka yazının konusu olsun ... t,
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=