Çatı ve Cephe Sistemleri Dergisi 41. Sayı (Kasım-Aralık 2012)

A arama toplantısı çok büyük bir boyut farkı var. Eski tip alaturka kiremitler nasıl o şekilde üretilmiş, ölçülerini kim vermiş bilemiyorum ama restorasyon çalışmalarında eski kiremitlerin yerine yenilerini koyduğunuzda bina acayip bir şekilde değişiyor. Kiremit açısından yöreler arasında çok büyük bir farklılık olduğunu düşünmüyorum. Eski yapıların restorasyonunda proje dosyalarına hep "alaturka kiremit" diye yazıyoruz ama hiçbir zaman "Çorum yöresinin kiremidi" demiyoruz. Dolayısıyla artık kiremitlere ölçü vermemiz gerekiyor. Çünkü artık binalarda "alaturka kiremit" dediğimizde yeni alaturka kiremitlerden konuluyor ve ortaya binalardan daha baskın bir kiremit görüntüsü çıkıyor. Restore edilen binanın çatısı, hele ki alçak bir yapıya sahipse, kiremitler binayı oldukça bastırıyor. Örneğin Sümela Manastırı'nın restorasyonunda malzeme konusunda çok sıkıntı çektik. Ortaçağ mimarisine göre yapılan manastır için, yapıldığı döneme ait malzeme elde edilemedi. Manastırın çatısına uygun kiremit bulunamadı ve şu anda manastıra girdiğiniz anda gözünüze ilk çarpan şey kiremitler ... Eski kiremitle yapılsa belki on sırada tamamlanacak kiremit 5 sırada tamamlanmış. Kiremitten çok tuğlaya ağırlık 38 ÇATI& CEPHE•KASIM-ARALIK/2012 vermişiz. Tuğla çeşidi çok olduğundan restorasyonlarda çok sıkıntı çekmiyoruz ama kiremit tek çeşit. Çeşitlenebilmesi için talep olması gerekir. Kiremitler yapılarımızı görünümü etkiliyor. Bu sefer eski kiremitleri topluyoruz. Hiç de sağlıklı bir şey değil bu. Eski malzemeyi daha koyarken elinizde kırılıyor... Eski kiremitleri koymak yerine Marsilya tipi kiremit kullanıyoruz. Bu da tamamen yapının görünümünü değiştiriyor. Geleneğimizde bu tip kiremit yok. Çatıyı en iyi şekilde çözmemiz gerekiyor ki yapılardan aşağıya su girmesin. Yağmur hesabı yapmıyoruz, suyun borulardan ineceğini hesaplamıyoruz. Bence yağmur oluklarımızın da detayının değişmesi gerekiyor. Mesela o yağmur iniş boruları eskiden kurşundan yapılırdı, şimdi soba boruları gibi olanları var. Onların mimarisini kim yapıyor, bilmiyorum ama binalarımızın görünümünü ve onarımını yaparken bunlar insanı rahatsız ediyor. Bursa ahşap malzeme temininde şanslıymış, İstanbul'da böyle bir şey yok. Sönmüş kireci bilmeyen müteahhit bile var. Çatı, en büyük sorun ve tarihi yapılarda çok karşımıza çıkıyor. Kubbelerde de aynı sorunu yaşıyoruz. Kubbelerde daha homojen bir çamur sıvayla kubbenin üstünü örtebiliyoruz ama kurşun olarak geçtiğimiz şeyler de var. En son, Divriği Ulucami projesini hazırladık. Orada mevcut ahşap çatıyı söküyoruz ve yerine başka bir çözüm bulamadığımız için kurşun kaplı çatı koyuyoruz ... Eski ve yeni arasında çok büyük farklılık var. Eski yapıda hazır sıva kullanılınca çok kötü duruyor. Bir de bazı arkadaşlarımız ölçüsünü vermeden karışım yapıyor. Uygulamanın bir ölçüsü olmalı ve ustaya da o söylenmeli. O şekilde çalışmalar yapılırsa daha iyi olacağı kanaatindeyim. Sadık Özkan: Çatıdaki en ufak bir detay hatası, hem binanın ömrünün kısalmasına neden oluyor, hem de binanın konfor düzeyini ciddi ölçüde olumsuz yönde etkiliyor. Toplantımızda kiremit ağırlıklı konuşuyoruz ama kurşun gibi diğer çatı malzemeleri de çok önemli. Aslına uygun çalışmaların yapılabilmesi için projelendirme, malzeme ve detayların saptanması aşamaları titiz bir şekilde yapılmalı. Prof. Dr. Havva Işık: Arkeolog olduğumuzdan, bizim sıkıntımız çok daha farklı. Benim çalıştığım alanlarda orta boy alaturka kiremitle ilerleme kaydedemiyoruz. Arkeolojik alanda sorunlar da boyut değiştiriyor. Prof.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=