ÇATI & CEPHE • EYLÜL - EKİM / 2013 52 makale irdelenmesi için bir zemin oluşturur. Anadolu topraklarında yer alan geleneksel konutların ilk örneklerinde cephelerin oldukça sade oldukları bilinmektedir. Tarihsel süreçte plan düzleminde oluşan çeşitlenme ve zenginleşmeye paralel olarak sade cephe anlayışı da yerini bezemeli cephe anlayışına bırakmıştır. Anadolu topraklarında yer alan geleneksel konutlarının cephe irdelemesinin yapılabilmesinde mahremiyet kavramı önemli bir ölçüt oluşturmaktadır. Sözü edilen geleneksel konutların alt katlarında mahremiyet anlayışı ve buna bağlı kullanım nedeniyle servis mekânları, üst katlarında ise yaşama mekânları yer almaktadır. Söz konusu mekânsal organizasyon yapı cephesine doğrudan yansımaktadır. Genellikle servis mekânlarını içeren alt katlarda sokağa açılan pencerenin olmaması ya da yalnızca servis mekânını havalandırma amacıyla sokağa açılan boşlukların çok küçük tutulması ile zemin katların cephe düzeninde dikkati çeken tek unsurun yapı girişleri – kapılar olması, zemin kat cephesini yalın bir görünüme ulaştırmıştır. Diğer taraftan özellikle kırsal alanda, yakın çevreden temin edilen taşlarla yığma yapım tekniği kullanılarak oluşturan zemin katlar, yapım tekniği gereği büyük boyutlu ve fazla sayıda boşluk oluşumuna da elverişli değildir. Geleneksel konutların üst katları genellikle yaşama mekânlarını içermektedir. Sözü edilen katlarda mekânın kullanımına bağlı bir hareketlilik dikkati çekmektedir. Yaşama mekânlarının bulunduğu katlarda yapılan farklı özellikli çıkmalar ve çeşitlilik gösteren çıkma pencereleri ile cephenin hareketlenmesi sağlanmıştır. Yaşama katlarında sokak ile göz hizasında bir ilişkinin olmaması nedeniyle pencere oranları büyümekte, sayıları artmakta, bu gereksinime de ahşap iskelet sistem yanıt verebilmektedir. Ayrıca zeminde parsel olanaklarına bağlı olarak organik plan düzeni anlayışı egemendir. Ancak üst katlarda ahşap iskelet sistemin sağladığı olanaklar doğrultusunda çıkmalar oluşturulabilmiş ve böylelikle dörtgen planlı mekânlar elde edilebilmiştir. Mahremiyet nedeniyle sade olan zemin kat cephesi ile hareketli üst kat cephesi ilk bakışta bir tezat oluşturuyor gibi görünse de bu iki cephe bölümü, birbirleri için adeta bir fon oluşturarak birbirlerinin algılanmasını kolaylaştırmakta, diğer yandan içteki yaşantının ve buna bağlı olarak oluşan mimari anlayışın cepheden okunabilmesini sağlamaktadır [5,6,7,8,9]. Anadolu’nun geleneksel konutlarında cephelerin plan şemasının dışa yansıması sonucunda oluştuğu söylenebilmektedir. Sözü edilen geleneksel konut cepheleri plandaki oda-sofa ilişkilerine bağlı olarak zengin bir çeşitlilik göstermektedir. Geleneksel konutlarda odaların sokağa bakan yönlerinde cephe açısından en belirleyici eleman çıkmalardır. İç mekânın dış mekâna uzatılması ile oluşturulan çıkmalar; odanın görüş alanının genişletilmesi, kullanışlı yaşam alanının, iç mekân için gün ışığının artırılması, doğal hava dolaşımının sağlanması ve cephenin görsel açıdan zenginleştirilmesi gibi amaçlara hizmet etmektedir. Çok çeşitli biçimlerde yapılan çıkmalar, çıkma desteklerini de gerekli kılmış ve böylelikle aynı zamanda estetik unsurlar olarak da görülebilen çıkma destekleri geleneksel konutun önemli cephe elemanlarından olmuştur. Geleneksel konut cephelerinin diğer bir önemli unsuru pencerelerdir. Geleneksel konut cephelerinde karşılaşılan pencereler temelde sabit ve hareketli olmak üzere iki başlık altında ele alınabilmektedir. Sabit pencereler genellikle üst kotlarda olup, çoğunlukla da renkli camlar içerecek şekilde uygulanmışlarlarını tarihsel ve kültürel bir perspektifte ele alan, konutu kültür / mekân etkileşiminin bir yansıması olarak inceleyen Altman kültürel faktörleri; dünya görüşü, çevresel bilişim ve algılama, mahremiyet, din, sosyal yapı ve aile yapısı olarak sıralamakta iken Turgut, nesnel çevre ile kavramsal çevre arasındaki uyumun varlığını Geleneksel Türk Konutu üzerinde yaptığı araştırmalarda ortaya koymaktadır. Söz konusu yaklaşımlar konutun kültür/mekân etkileşim sürecinde geçirdiği değişiklikleri incelemede yol gösterici nitelik taşımaktadır [1,2,3,4]. Bu bağlamda ele alındığında Geleneksel Türk Konutu, doğrudan kullanıcının kendisinin tasarladığı ve geleneksel Türk ailesinin yaşam kültürünü, geleneklerini ve gereksinimlerini yansıtan bir oluşumdur. Geleneksel Türk Konutu’nun mimari ve yapısal oluşumunu çağlar boyunca sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik etkenlerin yanı sıra iklim, bitki örtüsü, topoğrafya ve yerel malzeme etkilemiştir. Geleneksel konutların cepheleri ise kendilerini oluşturan kültürün kente yansımasını sağlayan, kültür-mekân etkileşiminin izlenebilmesi açısından da önem taşıyan kentsel ara yüzler ve kimlik unsurlarıdır. Cephe mimarisinden sosyokültürel özelliklerin, yaşantının okunabilmesinin yanı sıra inşa edildiği dönemin taşıyıcı sistem ve malzeme özelliklerinin algılanması da olanaklıdır. Sözü edilen okuma ve algılama hem mevcut maddi kültür unsurunun iyi anlaşılması, korunmaya değer nitelikte olduğunun farkına varılması ve gereken önlemlerin alınması açısından önem taşır, hem de güncel mimari oluşumlara nasıl bir örnek oluşturabileceğinin irdelenmesine olanak tanır. Bir diğer ifade ile “öz”ün anlaşılması, bir yandan var olanın korunmasını olanaklı kılarken diğer yandan örnek almanın niteliğinin
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=