coque olarak adlandırılan bu yöntemler günümüzde ileri teknoloji yapım tercihlerinin başında geliyor. İçi petekle sertleştirilmiş kabuk ile monocoque veya belirli aralıklarla döşenmiş iskelet üzerine cilt kaplama (alüminyum, titanyum, fiberler, kavlar ve başka alaşımlar) yarı monocoque uygulamalar, şekillere sonsuz serbesti kazandırırken, ağırlık/performans ilişkisini de son derece düşük seviyelere indiriyor. Alüminyum, 1920'Ierde Duralümin olarak ve güçlendirmek için bir miktar magnezyum ve bakır alaşımlı biçimiyle bez ve plywood'un yerini almıştı. 1936 yılında DC-Dakota yolcu uçağı bu teknoloji ile havacılıkta önemli bir çığır açmıştı. Havacılıkta başlayan bu teknoloji yollara ve denizlere inmiş; Matrai Lotus, Ferrari, Mac Laren gibi yarış arabası karoserleri bu tekniklerle o süratlere çıkabilmiş, okyanus yarış teknelerinin hemen hepsi fiber veya kavlar monocoque gövdeleriyle yüzebilmişlerdi. Jean Prouve ince metal levhaları bükme ya da baskı sistemiyle 1940-1950'Ierde köşesiz rüzgar gücüne dayanıklı panel sistemleri oluşturdu. Prouve cephe teknolojisinin kilometre taşlarından birisidir. Havacılıkta ve diğer sahalarda gelişmiş ve gelişecek olan teknolojilerin en geç ulaştığı alan maalesef yapıdır. Gerçi biraz ilkel de olsa Frank Gehry'nin titanyum kaplama uyguladığı Bilbao oldukça öncü bir örnek sayılabilir. Ancak kabuk cidarı inceldikçe iç petek veya iskelet elemanlarının sıklaşmasıyla daha ince ağırlık hesapları gerektiriyor. Nitekim pek başarılı bulmasam da Gehry'nin Los Angeles Filarmoni yapısında alüminyum cidar kalın tutulmuş. İç konstrüksiyon semi monocoque seyrek gibi gözüküyor. Ben elime fırsat geçtikçe bu strüktürlerKaraya/farı 17. Bölge Müdürlüğü/ Zincirlikuyu den uyguluyorum. Çerkezköy' de 1994'te bir yarı monocoque perçinli alüminyum kabuklu bir saçak uygulamıştım." Cephelere, artık eskisi gibi dış hava koşullarıyla iç ortamı ayırma misyonunun çok ötesinde işlevler yüklendiğini belirten Mehmet Konuralp, cam teknolojisindeki ilerlemelerin cephedeki performansları da değiştirdiğini dile getiriyor: "Karayolları 17. Bölge Müdürlüğü binasında uyguladığım gibi anti-solar sistemler gelişti. Cam artık sadece içeriyle dışarıyı ayıran saydam bir cephe elemanı olmaktan çıkıp, dışarıdan gelen ya da içeriden dışarıya giden etkileri kontrol altına alan çok önemli bir yapı elemanı olmaya başladı. Low-E camlar, fotovoltaik camlar, boşluk içinde argon ve benzeri gazlarla, yangın önlemleri gibi ilk nesil koyu renkli ultraviyoleyi kesen camlar kalktı. Aynı performansları tamamen şu günlerde şeffaf camlarla sağlıyoruz. Camların moleküler özellikleri gelişiyor ve cam artık akıllı bina performansının as elemanı oldu ..." Cepheyi bir sürü dekoratif malzemeyle süslemek kendine güveni olan bir yaklaşım değil! Binanın birkaç hayati parçasından birisinin de "cephe" olduğunu söyleyen Konuralp şöyle devam ediyor: "Bir insanın cildini soyup ciltsiz yaşatmak mümkün değilse bir binanın dış etkenlerden korunmaksızın yaşaması da pek mümkün değil. Bu bir cepheden ziyade kabuk anlamına geliyor. Tabiattaki olumsuzluklara karşı binanın iç şartlarının iyi muhafaza edilmesi gerekiyor. İyi şartlandırılmış mekan kavramında cephenin rolü çok büyük. Arzu edildiği zaman nefes alan veya veren, ama arzu edilmediği takdirde de bunu tamamen tecrit edebilen bir örtü anlamına geliyor. Cephelerin görünümle ilgili de önemli bir rolü var. Binayı tanıtan, kimlik veren cephesidir. Ama burada bazı sapmalar var; cepheyi sadece cephe olarak adlandırıp, içindeki duruma bakmadan ya da kimliğini aksettirmeden salt estetik bir kaygının ön plana çıkarılarak yapıldığı cepheler de mevcut. Dıştan içe yönelen, kozmetik bir düzeyde ÇATI & CEPHEK• ASIM-ARAL2IK00/ 6 25
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=