Çatı ve Cephe Sistemleri Dergisi 50. Sayı (Mayıs-Haziran 2014)

ÇATI & CEPHE • MAYIS - HAZİRAN / 2014 49 lerinden birisi. Binanın statik tasarımını da Amerika’nın en saygın yapısal mühendislik firmalarından biri olan ve uluslararası tecrübeye sahip Desimone firması yaptı. Binanın betonarme olarak tasarlanan taşıyıcı sistemi, dünyada betonarme teknolojisinde gelinen son nokta diyebileceğimiz Performansa Dayalı Tasarım (PBD-Performance Based Design) yöntemiyle yapıldı. Bu açıdan Rönesans Tower, Türk yapısal mühendislik tarihinde özel bir yer edindi. Aynı zamanda binada kirişsiz döşeme sistemi kullanıldı. Böylelikle hem uygulama kolaylaşıyor hem de son kullanıcı için birçok kolaylık sağlanıyor. Kullanıcı için temiz mekanlar bırakılmış oluyor ve fit-out işleri daha kolay uygulanıyor; kullanıcılar kiriş altından alan kaybetmeden rahatlıkla dekorasyon işlerini yapabiliyorlar.” Her yüzey ayrı ayrı irdelendi “Cephe tasarımında oldukça uzun ve de Türkiye’de daha önce yaşanmadığını tahmin ettiğim bir tasarım süreci geçirdik. Tüm tasarım sürecine paralel olarak 13 ay boyunca her hafta cephe malzemelerinin seçimiyle, parametrelerin kontrolüyle ilgili çalışmalar yaptık. Süreç çok sistematik bir şekilde ilerledi ve farklı disiplinlerin birarada çalıştığı yoğun bir süreç oldu. Binada kullanılan cephe sistemleri, taşıyıcı sistem bileşenleri ve cephenin dış yüzeyindeki gölgelendirme elemanları gibi bütün cephe bileşenlerini ayrı ayrı kontrol etmek zorundaydık. Binanın geometrisi kolaylıkla tanımlanabilen basit bir geometrik şekil değil. Cephede 36 tane tip yüzey bulunuyor. Dolayısıyla her yüzey için bu problemleri ayrı ayrı irdelemek gerekiyordu. Gölgelendirme elemanları da detaylı çalışma için iyi bir örnek olurdu; gölgelendirme elemanlarının rastgele dizilmiş gözükmesini istiyorduk, bunu başardık. Fakat bunun yanında aslında yerleşimleri rastgele değil, hepsinin yerleri ve yoğunlukları, ciddi hesaplamalar sonunda belirlendi.” Sofistike cephe “Projenin diğer bir özelliği de çok sayıda danışmanla çalışıyor olmamız. En başta bina konumlandırılırken binanın enerji verimliliği, gün ışığından maksimum faydalanılması, yarattığı gölgenin çevreye etkisi, binanın çevreyle uyumunun sağlanması, yüzeylerde oluşan hissedilen ve hissedilmeyen ısılar gibi birçok yapı fiziği kökenli konuda detaylı çalışmalar yaptık. Binanın çok fazla kırık yüzeyi olduğu için bu yüzeylerdeki güneş davranışı ve buralarda oluşan radyasyon seviyeleri hep farklı çıkıyor. Dolayısıyla bunları da kontrol altına almak gerekiyordu. Ortalama bir binada çok kolay çözülebilen konular, böyle sofistike bir cephesi olan binada can alıcı bir hale geliyor. Binanın cephesi komple cam ve içeride ciddi hacimler var. Bu mekanlarda kullanıcıların konforlu bir şekilde içeride çalışabilmeleri bizim için çok önemliydi. Binada her iki katta bir, sekiz metre yüksekliğinde kat bahçeleri bulunuyor ve kat bahçelerindeki iklimlendirme de kontrol edilebiliyor...” Cephede BMU robotu görevli “Rönesans Tower’da panel sistem kullandık ve bunun en büyük gerekliliği yükseklikti. Bu sistemde bütün cephe elemanları, bağımsız taşıyıcı elemanlara asıldıkları ve kendi başlarına hareket edebildikleri için deprem anında oldukça esnek davranıyorlar. Cephenin en önemli özelliklerinden birisi de özel tasarlanan bir temizleme sistemi robotuna (BMU-Building Maintenance Unit) sahip olması. BMU robotu sayesinde hem temizlik, hem de tamir-bakım işleri çok rahatlıkla yapılabilecek. Çok farklı açıları olan cephede panellerin dışarıdan taşınabilmesini sağlayan bu robot için de yapımcı firmayla çok ciddi mesai harcadık. Bu kadar karmaşık işler yapabilen bir robot Türkiye’de yoktu, dünyada da çok yaygın değil. Binanın cephesi çok farklı açılardan, girinti ve çıkıntılardan oluştuğundan çoğu bölgeye ulaşmak kolay olmuyor. Robotun buralara ulaşabilmesi için tüm yollar programlandı, hepsinin simülasyonu yapıldı.” RGY Ofis Geliştirme Direktörü Tuğçağ Arda Çotuk

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=