Çatı ve Cephe Sistemleri Dergisi 53. Sayı (Kasım-Aralık 2014)

İstanbul öyle bir hale geldi ki, neredeyse bitişik düzende yapılmış gökdelenler var. Büyükdere Caddesi’nde örneklerini görebilirsiniz. Çok az aralıklarla gökdelenler mevcut. Bu vahşi yapılaşma içinde mimari değerler de kaybolup gidiyor. Biz nelerle övünüyoruz? Şöyle görkemli AVM’ler yaptık vs. İyi de yoğunluğu nedir? Çevresine hizmeti, katkısı nedir? Yapılaşma, değindiğimiz koşullara sahipse mimarlık ürünüdür; çevresiyle barışıksa mimarlıktır. Şehirlerimizin bir an önce tutarlı planlara kavuşması lazım. İyi mimari için ilk adım, kentsel planlamayla, kentsel tasarımla başlıyor. Onlar olmazsa iyi mimarlık üretmek çok zor. İstanbul’da kuşkusuz çok iyi mimarlık örnekleri var. Açın Serbest Mimarlar Derneği’nin web sitesini bakın neler yapıldığına. Tek tek baktığınız zaman hoşunuza gidiyor ama o binaları perişan bir çevre içinde çıplak gözle gördüğünüz zaman aynı etkiyi bulamıyorsunuz. İstanbul’da o kargaşanın içinde tek tek var olan çok iyi mimari eserler kaybolup gidiyor. Anadolu Sağlık Merkezi’ndeki Otel Binası Swissôtel Grand Efes İzmir ING Bank IT & Operasyon Binası Onun giriş kısmı mesela son derece hoş, cephe plastiği olarak. Benim çok hoşuma giden bir iş. Son zamanlarda Kahramanmaraş’ta yaptığımız ING Bank IT&Operasyon Binası da öyle... Swissôtel Grand Efes İzmir’de de dikkat çekici örnekler var. ÇATI CEPHE: İstanbul ölçeğinde konuşursak sizce kente değer katan son dönemde yapılmış projeler hangileri? DOĞAN HASOL: Biz bir bakıma bu soruyla, Hürriyet gazetesinin düzenlediği “Sign Of The City Awards” yarışmasında da karşılaşmış olduk. Yarışmaya Türkiye’nin çeşitli yerlerinden yüz elliye yakın sayıda proje geldi. Değerlendirme ölçütleri olarak, yerleşme kararları, çevreyle bağdaşma, mimari kimlik, mimari olgunluk, taşıdığı estetik değerler, işlevlere uygunluk, coğrafi ve iklimsel koşullara uygunluk, strüktürel olgunluk, teknik gerekliliklere uygunluk, ekolojik veriler, bakım kolaylığı, sürdürülebilirlik ve ekonomik çözüm gibi kriterlere bakarak değerlendirmeye çalıştık. Bugünlerde gördüğümüz en büyük sıkıntı, İstanbul’un ciddi bir planlamasının olmaması. Öteki kentlerimizin de öyle. Var olan planlar uygulanmıyor, plan değişiklikleriyle parsel bazında noktasal uygulamalar yapılıyor. Mal sahibi ya da müteahhit kendi gücüne göre aşağı yukarı istediği imar durumunu elde ediyor. Ondan sonra çevreyle barışık mıdır, değil midir, hiç düşünmeden, buradan en çok kârı nasıl sağlarım anlayışı içinde yatırımını gerçekleştiriyor. Sıkıntımız asıl şuradan kaynaklanıyor... Bir arazinin imar nedeniyle artan değeri varsa, o artan değerin kente mal edilmesi gerekir, arsa sahibinin cebine değil. Bunun sağlanması gerekiyor. Böyle olsa, arsa sahipleri de yoğunluk artırmak için bu kadar talepkâr olmazlar. Bu işin ucunun açık olduğunu bildikleri için yoğunluk ve yükseklik artırma konusunda ısrarlılar. 3 emsal verilmiş olan yerde arsanın 15 kez kullanıldığını gördük. İnşaat, arsanın tümünde 7 kat yerin dibine gidiyor. Bu olacak şey değil. ÇATI & CEPHE • KASIM - ARALIK 2014 40 bir mimar; ve cephe

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=