ÇATI & CEPHE • TEMMUZ - AĞUSTOS 2015 21 Tek yapabileceği sadece yurtdışından bilgi almak için gözlemler yapmaktır. Türkiye’de yurtdışındaki gibi ürünü iyi tanıyan, danışmanlık hizmeti alabileceği kişi veya kurumlar henüz yoktur. Zaten yöneticilerimizde böyle bir alışkanlık da yoktur. Yakın tarihlerde PANELDER kurulmuştur. Bu derneğin firma yönetimlerine neler sağlayabileceği henüz çok net değildir (Umarım PANELDER, sağlıklı bir gelişme gösterir ve sektör firmalarımızın büyümesine olumlu katkılar sağlar). Firma yönetimlerinin içinde oldukları ortamlar, firmanın yaşı ve pazardan aldıkları paylara göre değişiklik gösterse de yaklaşık birbirine benzer durumdadır. Yöneticiler, geçmiş senelerde yaptıkları satışlar, yapamayıp kaçırdıkları satışlar, hammadde tedariğinde yaşadıkları problemler, üretim hatları ve mekan ile ilgili yaşanan kısıtlamalar, makinelerin eskiliği ve hatların eskimesi sebebiyle artan yedek parça ve bakım problemleri, üretimde oluşabilen sıkıntılar, üründe oluşabilecek istenmeyen hatalar, maliyetler, tüm ince hesaplara rağmen rakiplerin daha ucuza mal verebilmesi gibi yaşanmış tecrübelerin verileri ile ancak bir veya iki yıllık planlama yapabilir durumdadırlar. Geçen yıl yapılan işi gerçekleştirirken çekilen çilelerin, verilen emeğin, dökülen terin ve oluşan tozun-dumanın etkisi sürmekteyken, ciro ve kârın sürekli ve çok artmasını, 5-10 yıllık hedefleri düşünmek çoğu yöneticiye, çıkacak kargaşa ve oluşabilecek problemler ile karabasan gibi gelir. Yeni kurulan firmaların yöneticileri, yıllık ilk bir milyon metrekare üretimi aştıklarında, genellikle daha fazla üretmenin ortalama kârı düşüreceğini ve kontrolün çok zor olacağını düşünürler. Bu durum, büyüme aşamalarında ulaşılan her bir yeni milyon metrekarelerde yeniden ortaya çıkarak devam eder. Bazı yönetimler, firmalarının makine ve personel kapasitesi bağlamında geldikleri aşamayı yeterli görürler. Onların yaptığı planlama, gelişme planlaması değil, yıllık bazda belirlenmiş üretimin doldurulması planlamasıdır. Zaten fazlası başa derttir. Birkaç firmamızın dönem dönem “dünya markası” olmayı düşündüğünü ve bu konuda çaba sarf ettiğini biliyorum. Bu firmalarımız yurtdışına açıldıkça dünya markası olmuş firmalarla karşılaşıyorlar. Bu karşılaşmaları, genellikle iş kaybetmelerine sebep olsa da kendilerini tekrar değerlendirmelerini sağladığı için olumlu buluyorum. Ne yazık ki firma yönetimlerimizin “dünya markası“ olma düşünceleri, saman alevi gibi birkaç aylık parlamalar ile sürmekte ve sonra sönmektedir. Daha sonra biraz da moral bozuklukları ile yurtiçi pazara dönülmekte, boyutları kendilerinden az fazla olan rakiplerini yakalamak, ana hedefleri haline gelmektedir. Kullanılacak planlamalar bir (en fazla iki) yıllık olarak yapılmakta, uzun vadeli programlar ise genellikle kalite sistemi içinde bulunan çalışmalar arasında iyi niyetli temenniler olarak hazırlanmaktadır. Uzun vadeli planlamayı biraz açacak olursak; satış rakamları büyük olan firmalarımız için dört, beş yıllık planlardan, satış rakamları az olan (yeni başlamış) firmalarımız için beş, altı yıllık planlardan bahsediyorum. Firma yöneticilerine önerim; uzun vadeli program hazırlamaya başlamadan önce, geçmiş yıllarda yapmış oldukları planlamaları niçin uygulayamadıklarını ve planlama yapmak için ne gibi eksiklikleri olduğunu düşünmeye çalışmalarıdır. Bilgilenme amacıyla Türkiye’de dünya markası olmayı başarmış bir firma olmadığı için dünya markası olabilmiş İngiliz veya Alman firmalarını detaylı olarak incelemelerini, kendilerinin bu aşamaya gelmek için hangi aşamalardan geçmeleri gerektiğini, sakin olarak ve de bu işe süre vererek düşünmelerini öneririm.
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=