ÇATI & CEPHE • KASIM - ARALIK 2015 40 bir mimar; ve cephe Türkiye’de ise balkonların yüzde doksanı taştır, çöp kovaları konulur, çamaşır asılır. Beş tane saksı koyup orada bir nefes almak önemsenmez. Bu, yaşam kültürümüzle alakalı. Doğaya, toprağa yabancılaşıyoruz. Akasya projesinde, içinde toprak olan balkonlar yapmıştık. Fakat bu acı bir deneyim oldu bizim için. Herkes satın alırken çok beğenmesine rağmen bir süre sonra çocukların toprakla haşır neşir olmalarından ve evi kirletmelerinden rahatsız olmaya başladılar. Özlem, toprağa yakın olmak değil miydi?.. Şehir insanı artık toprağa da yabancılaşıyor ve toprağı kirli buluyor. Görünüşte, kamusal alanlarda ağaca, bitkiye, toprağa bayılıyoruz, parklarda oturmak, yayılmak hoşumuza gidiyor ama insanlar o toprağı ve yeşili bahçesinde, balkonunda, evinde görmek, büyütmek, emek vermek istemiyor...” Tedbir alınmamış camlarla 30 yıl geçirdik “Mimari üretim zamanla birçok disiplinin bir arada çalıştığı bir hale büründü. Eskiden bir bina için statik, mekanik ve elektrik mühendisleriyle çalışırken, şimdi cephe danışmanından asansör danışmanına, yangın danışmanından peyzaj danışmanına, akustik danışmanından trafik danışmanına kadar birçok uzmanla çalışıyoruz. Çok farklı konuları dikkate alıp çözümler üretmek zorundayız... Yapı teknolojileri açısından 194050’lerde, hatta kısmen 60’larda iklim ön plana alınırdı. Fakat 1970’lerden itibaren modernizmle beraber geniş pencere açıklıkları popüler olmaya başladı. Yalıtımı olmayan ince duvarlar, betonarme kolonların, tuğla duvarların çatladığı cepheler, çok büyük ve hiçbir tedbir alınmamış camlarla yapılmış pencerelerle aşağı yukarı otuz yıl geçirdik. Ve bunun neticesi olarak yazın sıcak, kışın soğuk bir bina stoğu yarattık…” Materyaller “arsızca” kullanılıyor “Son yıllardaki küresel ısınma ve sürdürülebilirlik hareketiyle beraber insanlarda bir miktar bilinç uyanmaya başladı. Bina cepheleri, malzemelerdeki performans geliştirmeleriyle artık daha sıhhi, daha yalıtılmış, daha uzun ömürlü bir hale geliyor. Fakat söz konusu yapım teknolojileri olumlu katkılarının yanında yerel kimlikleri yok etmek üzerine de olumsuz etkilerde bulunabiliyorlar. Aynı zamanda çeşitlenmiş bu materyallerin arsızca kullanılıyor olması çok aykırı, kimliksiz, birbirileriyle anlamsız bir yarışın içine giren cepheler de yaratıyor. Çevreye herhangi bir görsel zenginlik katmıyor. Birçok bölgede böyle bir görsel kirliliğe doğru gidiyoruz. Bu, geçmişte de hiç yok değildi tabii... Bir zamanlar BTB olarak tanımlanan kaplama malzemeleri popülerleşmişti. Bütün binaların ön cepheleri BTB ile kaplanıyor, yan cepheler ise boyanıyordu. Desenli ön cepheler daha feci görünüyordu. O cephelerden bir gün kurtulacağımı düşünürken yeni cephe malzemelerinin bilinçsiz ve zevksiz kullanımlarıyla farklı uyumsuzluklar ortaya çıkmaya başladı...” Çatılarımızda bir zafiyet var “Çatı binanın bitişidir ve bu anlamda yapının çok önemli bir elemanıdır. Çatılar tarih boyunca hem binanın hem de şehrin estetiği açısından çok etkili olmuşlardır. Fakat özellikle Türkiye’de gelinen noktada çatılarda bir zafiyet gözlemliyorum. İklim koşullarına uymayan teras çatıların fazla yapılması olumsuzluklar yaratıyor. İklimiyle uygun, güzel eğimli çatıların hakim olduğu kasabalar anılarımızda kaldı. Bu yaz ziyaret etti-
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=