1 lkemizin ilk ve en önemli mimarlık tarihçilerinden olan Prof. Doğan Kuban, Türkiye'de restorasyon konusundaki tek kıstasın "ucuzluk" olduğunu söylüyor. "Restorasyon çalışmalarını en ucuz yapana veriyorlar. En ucuz yapan ise en kötü yapacak demektir. Bu konuda uzmanlaşmış, özenli çalışan mimarlarımız da var. Fakat politik ortam, örgütlenme ve belediyelerin yapılanması buna imkan vermiyor" diyen Kuban, restorasyonun, öncelikle özel ve pahalı bir çalışma olduğu kabul edildiği takdirde iyi uygulamalar yapılabileceğini vurguluyor. Kendisini olumsuz anlamda sarsan bir sürü restorasyon uygulaması olduğunu dile getiren Kuban, özellikle Anadolu'da yapılanların çoğunun içler acısı olduğunu söylüyor. Her mimarın restorasyon yapamayacağını vurgulayan Prof. Doğan Kuban, bu konuda da şunları söylüyor: "Restorasyon karmaşık bir olay. Bazı binaların yaşaması için değişmesi gerekir. Değişiklik yapılmazsa yaşayamaz. Değişiklik yapılmadığı takdirde de o mekanda kimse yaşayamayabilir. Dolayısıyla orada sadece restoratörlük yetmez; yetenekli bir mimar da olmak gerekir. Restoratörlerin ise çoğu yetenekli mimar değil. Yetenekli mimarların da çoğu restorasyonu ya da mimarlık tarihini bilmiyor. Şehrin parçaları olan çeşitli yapıları, fabrikaları, eski binaları ve mektepleri restore etmek başka, Süleymaniye Camii'ni restore etmek başka. Birine dokunmayacaksın, aldığın her şeyi yerine koyacaksın, saklayacaksın; diğerine ise müdahale edeceksin ki yaşasın. İkisi arasındaki denge çok önemli. Bunları yetişmiş insanlar yapabilir..." Restorasyon Türk kültüründe yer edinmemiş "Restorasyon çok teknik bir konu. Restorasyon estetik, kültürel değeri olan bir olgunun, özelliklerinin korunarak tamir edilmesi demek. Korunacak özellikleri düşünmek lazım. Her yapıt tam anlamıyla korunamaz. Yapının her yeri çok önemli değildir; her noktada yeniden karar verilir. Kararda esas olan şey toplumun, 'değeri olan şeyi korumam gerekir' düşüncesine UJ :ı: Q. UJ (.) .. ~ o @ sahip olması. Bunun gelişmesi için, mimarlık tarihi ve sanat tarihi bilincinin de gelişmesi şart Yani halk 'bunun korunmasını isteyeceğim' diyecek. Halk sahip çıkmadıkça, politikacı da sahip çıkmaz. Restorasyon konusu Türk kültüründe yer tutmuş bir olgu değil. Kendi tarihimizi doğru düzgün bilmiyoruz. Önce tarihini bilecek ve seveceksin. Sevdiğin için korumak isteyeceksin. Ondan sonra korumanın yöntemlerini inceleyeceksin. Bugün şehirleşen insanın şehirden haberi yok, şehirli değil. Şehrin tarihini ve kendi tarihini bilmiyor. Bu adamlar aynı zamanda politikacı. Onların uygun yasa çıkarması, uygun koşullar yaratması gerçekleşmedi. Onun için restorasyonlar kötü yapılıyor. Türkiye ekonomisinin ana problemi arsa yağması ve yapı spekülasyonudur. Herkes petrolden para kazandı, biz de toprak yağmasından para kazandık. Türkiye inşa edilmemiş bir memleket. İnşa edilmemiş bir memleketin en önemli sorunu inşa etmektir. İstanbul on beş milyon oldu. Büyük bir nüfus hareketi var. Bu kadar nüfus hareketine karşı bir takım şeyler yapılıyor ama arkadan takip ediyor. Köylü de kentlileşemiyor. Okuma yazması bile yarım yamalak olan köylüyü kentlileştiremiyorsunuz. Sonunda ne köylü oluyor ne şehirli. Her taraf kutu kutu bina dolu. Binaların çoğu alt yapısız. Şehirler altyapıyla birlikte düşünülmüyor, planlanmıyor. Önce bina yapılıyor, sonra yol geliyor, kanalizasyon açılıyor. Böyle olunca, para getirdiği için tabii topraksız köylü, buraya gelip, politikacılarla ya da mafyayla işbirliği yapıp, oy karşılığı ucuz ya da bedava arsayı elde etmeye başlıyor. Bunun önüne geçecek hiçbir şey yok. Birisi oy almak istiyor, diğeri ev sahibi olmak istiyor. Bu ikisi çok iyi örtüştü ve Türkiye'yi kötü durumlara soktu ..." "Bazen güzel şeyler de ortaya çıkıyor. Binlerce bina yapılıyor. Doğal olarak içlerinde de bir iki tane güzel bina olabilir. İyi restorasyon örnekleri de var. Fakat Türkiye'de felsefe olmadığı için eleştiri kavramı ve kavramsal düşünce de pek gelişmedi. Az gelişmiş bir toplumda eleştiri yaptığın zaman küfür etmiş sayılıyorsun. Eleştiriyi henüz Türk toplumu ne anlıyor ne de hazmediyor. Eleştiri olmayınca bir yapının insanla ilişkisini de anlayamıyoruz ... " Primadonnalardan bahsetmek çok saçma "İstanbul'da insanların yarısı kaçak, yüzde 95'i de kötü binalarda yaşıyor. Ama biz hep iyi binalarda yaşadığını farz ettiğimiz yüzde beşten bahsediyoruz. Geri kalanlar nerede yaşıyor, onların yaşamları ne zaman değişecek? Artık mimari söylemin bunu içermesi gerekir. Devamlı üstün yaÇAT&I CEPHE• OCAK-ŞUBAT/ 2007 25
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=