Çatı ve Cephe Sistemleri Dergisi 72 Sayı (Ocak-Şubat 2018)

cativecephe.com Çatı ve Cephe / Ocak-Şubat 2018 29 bir doktrin geliştirdik. Dünya Mimarlar Birliği başta olmak üzere dünya çapın- daki birçok kuruluşta görevler aldım. Dolayısıyla bu doktrinin neredeyse sıfırdan hâkim değerler dizisi haline gelmesine mutlulukla şahit oldum. Bunun yanında çevrebilimle ilgili yaklaşımlar dünyanın gelişmiş bölge- lerinde olmazsa olmaz hale gelmelerine rağmen Türkiye’de maalesef çok da fazla uygulanamıyorlar. Ekoloji, Türki- ye’de sadece dilde dolaşan bir kavram olmanın ötesine pek geçemiyor. Söz konusu yaklaşımın sadece derslerde anlatılmaması, kitaplarda kalmaması, fiilen hayata geçmesi, binalarda uygu- lanması için mücadelemizi sürdürüyo- ruz. Tabii bu arada çevreyle ilgili yakla- şımın ön planda olduğu yapılar yaptık. Türkiye’deki ilk ve dünyadaki en büyük toplu konut projesi olan Batıkent projesi ve İskenderun Demir Çelik İşletmele- ri’nin lojmanlarının oluşturulmasında görevler aldım. Batıkent kitabı gibi dar gelirliler için toplu konutlar konusunda yazı ve kitapları ilk yazanlardan oldum. 1977’de Ankara’dan seçilmiş Tür- kiye’nin en genç milletvekili olarak da parlamentoda ilk toplu konut yasasını vermiştim. Yasa defalarca iptal edilip, defalarca yeniden çıkarılırken, temel amacından uzaklaştırılarak, biraz daha ticarileştirilerek, çevreyle ilgili özellikleri ve dar gelirlilerin menfaatleri gözardı edilerek çıkarılmıştı. Şimdilerdeyse bu yasa bir canavara dönüştü. Belediyeci- lik alanında da eko ağırlıklı çalışmalar yürüttüm ve danışmanlıklarım oldu. Belediyecilik çalışmalarım kapsamında toplu konutlar yanında ilk tahsisli yol, ilk metro ve ilk yeşil kuşak projelerinde yer aldım. Dolayısıyla hep enerji, su ve çevre anlamında, binadan başlayan, sonra mahalleye, ardından ilçeye, ile ve tüm memlekete yayılacağını umduğu- muz devrim niteliğindeki atılımcı prog- ramları oluşturmaya çalıştık. Çatı ve Cephe: Peki Türkiye’deki durum için eleştirileriniz ne, nereye doğru gidiliyor? Prof. Dr. Semih Eryıldız: Mimarlık bağımlı değişkendir; içinde bulunduğu kültürün, toplumun niteli- ğinin ve yönetim tarzının bir ifadesidir. Onun için mimarlığın çok iyi olması, ancak toplumun kültürü ve ekonomi- sinin iyi olmasıyla mümkündür. Bir ülkede her şey bozukken mimarlığın iyi olması beklenemez. Siyasetimiz ve yönetimimiz neyse, mimarlığımız da o kadar olur. Konuyla ilgili birçok eleştiri yapılabilir... Mesela en somutu, şimdiki cumhur- başkanı zamanında, inşaatlar için İstan- bul Büyükşehir Belediyesi’nden yük- lenicilerin, tasarımcıların ve belediye yöneticilerinin mutabakat sağlayacağı, bir uygulama ve denetim programı yapılmasını talep etmişlerdi. O zaman- lar LEED gibi Yeşil Bina sistemleri de yeni yeni var olmaya başlamışlardı. Müteahhitlik dosyalarında yer alacak çevreyle ilgili basit bir denetim listesi, teknik şartnameydi talep edilen. Fakat uzun uğraşlar sonucu oluşturduğumuz bu çevresel değerlendirme ölçütlerini İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne tes- lim etmemize rağmen müteahhitlere ek maliyet çıkardığı için kimse uygulamı- yor. Devrim niteliğinde bir şeydi. Çatı ve Cephe: Günden güne çeşitlenen yapı malzemeleriyle ilgili yorumlarınız nelerdir? Prof. Dr. Semih Eryıldız: İç mekânlarda epoksi, alüminyum ve PVC ürünlerin kullanılmasını hoş kar- şılamıyorum. Yeniden dönüştürülebilen ve çevreyle ilgili malzemelere ağırlık verilmesi gerekiyor. Ürün tasarımında yeniden kullan, azalt, dönüştür çerçe- vesi taraftarıyız. Çatı ve Cephe: Sürdürülebilir mimaride çatı ve cephenin işlevi sizce nedir? Prof. Dr. Semih Eryıldız: Biz mimar olarak çatı ve cephe ayrımını kabul etmeyiz. Mimari bir bütündür... Bunun yanında çatılarda özellikle foto- voltaik benzeri uygulamaları ne olursa olsun destekliyoruz. Vatandaşa bir süre sonra zarar vermeyecek uygulamaların yanındayız. Bazı kolektörlerin kısa sürede pas- lanması gibi sorunları şiddetle kınıyoruz ama onun dışında en basit kolektör sistemlerine bile taraftarız. Akdeniz ve Ege’de çok büyük bir güneş enerjisi potansiyelimiz var. Fakat ucuz ve kali- tesiz ürünlere yoğun talep olması, bu potansiyeli doğru kullanamamamıza neden oluyor. Cepheyle ilgili ise çift cephe ve trombe duvarların çok yararlı olduğunu düşünüyorum. Çift cephe yapılması halinde kont- rol edilebilir bir ara mekân yaratıla- rak binanın ısı kayıp ve kazançlarının çok iyi bir şekilde düzenlenebileceği kanaatindeyim. Ayrıca cephe ve çatı- nın özellikle “yenebilir” bitkilerle kap- lanması taraftarıyım. Bina kabuğuna yapılan bitkilendirmenin, sağladığı gölgelemenin yanında mutlaka gıda olarak kullanılması, koparılıp yenmesi gerektiğine inanıyorum. Yani bir asma- nın veya narçiçeğinin herhangi bir süs bitkisinden çok daha yararlı olduğunu düşünüyorum. Yalıtımın doğru yapılması gerekti- ğine de inanıyoruz. Her yalıtım iyi değil- dir. Mesela bir bina, hiç nefes alma imkânı vermeden, yönüne-bölgesine, proje ayrıntılarına dikkat etmeden yalı- tıldığında hem içinde yaşayan insanlara hem de kendine eziyet eder. Bir fela- kete yol açar.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=