Çatı ve Cephe Sistemleri Dergisi 8. Sayı (Mayıs-Haziran 2007)

~ görünüş Orhan Baltacıgil Yeşil Mimarlık Hayal mi? ■ . F svıçre asıllı ransız ünlü mimar, kent kuramcısı ve ressam Le Corbusier (1887-1965), meslek hayatının büyük bölümünü, tanığı olduğu Endüstri Devrimi'nin insan yaşamını kökten değişikliğe uğrattığına ve artık hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağına inanarak geçirdi. "İçinde Yaşanan Makine" olarak yeniden tanımladığı konutlarıyla, otomobillere göre düzenlenmiş düz ve geniş caddeleriyle her bakımdan Endüstri Çağı'nın gereklerine uyan yeni kentler tasarladı. Atatürk tarafından başkent Ankara'nın planlanması için davet edildi. Batılıların -genel olarak malul oldukları- biz Türkler hakkındaki önyargısı nedeniyle mi, yoksa o yılların Türkiyesi'nin, -öncü mimarlığına soyunduğu- endüstri çağından uzak görünüşünün etkisiyle mi bilinmez, bozkırın ortasında yeni bir kent kurmaktansa, devasa tek bir gökdelen inşa edip, tüm idari ve yaşamsal gereksinimlerin uzun yıllar boyunca bu yapı içinde karşılanmasını önerdi. Elbette bu önerisi, Atatürk'ün derin uz görüşü ile çelişmekteydi ve geri çevrildi. Le Corbusier'nin, sonraki yıllarda "Hayatımda kaçırdığım en büyük fırsat!" diye niteleyerek hayıflandığı bu yaklaşımından başka, Endüstri Devrimi'ni yüceltme uğruna doğal kaynakları sorumsuzca harcayan -ve günümüzde de ne ya34 ÇATI & CEPHE• MAYIS-HAZIRAN / 2007 Le Corbusier - Paris - Plan Voisin zık ki süren- bir mimarlık anlayışına ön ayak olmanın pişmanlığıyla, yaşamının sonlarına doğru yaptığı özeleştiri de anımsanmaya değer: "Haklı olan Yaşamdı; haksız olansa Mimar! .." Aslında mimarlık, felsefi anlamda ve etik değerler bakımından doğru dürüst tanımlanmış bir meslek değil; mimarların bir "Hipokrat Yemini" yok ... Bu nedenle midir bilinmez, kimi mimarlar (ve diğer inşaat profesyonelleri) kendilerine ısmarlanan yapıların hangi amaca hizmet edeceğini, doğal kaynaklara ve çevreye zarar verip vermeyeceğini sorgulama gereği duymaksızın hemen her işe atılabiliyorlar. Böyle olmasa, geçmişte ve günümüzde, sırf erk sahibi tiran istiyor diye içinde suçsuz insanların eziyet göreceği besbelli zindanlar; birbirinin güneşine engel olmak için yarışan New York'un gökdelen tarlaları; fay hattı üzerinde konutlar, okullar; ormanları soykırıma uğratan siteler; temiz su kaynaklarını iğfal eden fabrikalar vs. mimarlar ve mühendisler tarafından bu denli doğallıkla inşa edilebilir miydi?.. Güney komşumuz olan bir ülkede, "İşgalci" nin menfaatine (ve kendi ülkesinin çıkarlarına ters) olduğunu bile bile iş alma peşinde koşmak bu denli normal karşılanabilir miydi?.. Evet, mimarların Hipokrat yemini olmadığı için bütün bu gibi durumlarda ileri sürülen gerekçe ne yazık ki geçerli: "Biz yapmasak, nasıl olsa başkası yapacak! Öyleyse iş iştir!"

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=