~ görünüş lerle yeryüzünü gerekli-gereksiz yapılarla kaplamayı sürdüren inşaat sektörü bütün gezegeni aynı hırs ile egemenliği altında tutuyor: kolay yoldan çok para kazanma hırsı! Bir yeryüzü parçasını önce "arsa"ya, arsayı da "yapı "ya dönüştürmenin rantı o denli büyük ve binlerce yıldır insanların içine işlemiş "açıkta kalma" korkusu o denli etkili ki yapılması gerekli sorgulamalar es geçilip, "alan razı, veren razı!" yoz deyişine uygun, çevre bilim ve insan doğasına zararlı kümes-kuleler yerkürenin her yerinde yükseliyor ... Mesleğinin bu olumsuz gidişteki rolünün ayırdına varmış mimarlar da var kuşkusuz. Ne var ki geçerli düzen karşısında ağırlıklarını koyma şansları pek yok: ya (cephe ve diğer dekoratif malzemeleri seçerken enerji tasarrufu sağlayan, geri dönüşümlü, çevreci olanlarını yeğlemek türü) yüzeysel yenilikler ile yetinmek ya da bu işi yapmamak durumundalar. İnşaat mesleğinin yöneticisi olması gereken mimarın yatırımcıya bağımlılığı sürdüğü ve onun da ilk sorduğu soru, "Bu çizdiğinin bana maliyeti ne olur?" kaldığı sürece ne yazık ki tek-tek mimarların, sistemi temelden sorgulama olanağı bulunamayacak. Bununla birlikte, dünyada çevre dostu ve sürdürülebilir -kısacayeşil mimarlığın tohumları atılmış bulunuyor ve marjinal bir kaç denemeyi ciddiye almasak bile mimarlık alışkanlıklarını tümden değiştirebilecek yeni yönelişler, öncü düşünür-mimarlar tarafından ortaya çıkıyor. Günümüzün zararlı mimarlık anlayışından "Yeşil Mimarlığa" geçiş kolay değil. İşe önce yapı endüstrisinin, sürmekte olan düzen içinde yeryüzü kaynaklarına ettiği kötülüklerden açıklıkla söz etmekle başlanmalı, yeni nesil mimarlar doğaya karşı sorumlu olduğu bilinciyle eğitilmeli ve (en belirleyici olanı da bu) yatırımcı, büyük paralar kazandığı bu iş kolunu -yapı sektörü dışındaki-her alanda geçerli çağdaş gelişmelerden daha fazla mahrum bırakmaya hakkı olmadığı konusunda ikna edilmelidir. Gerçi sermaye gücünün kendiliğinden bir iyileştirmeye gittiği pek görülmemiştir. Paranın hükmettiği alanlarda arzdaki iyileşme an38 ÇAT&I CEPH•EMAYIS-HAZIRAN / 2007 Spring Lake Konuk Evi/ Obie Bowman / Kalirforniya - ABD cak iki koşulda olur: rekabet ya da iyileşmeyi dayatan müşteri, yani: talep. Yapı sektörünün yatırımcıları, karlarının azalmasını göze almadıkları için birbirleriyle rekabete girişmeme konusunda sanki bir konsensüse varmışlar ... Öyleyse geriye tek bir yol kalıyor: talep gücünün bilinçlenmesi! Günümüzde kamuoyu oluşturmanın yolu medyadan geçiyor. Medya ise bilindiği gibi reklam gelirleriyle ayakta duruyor. Oysa gayrimenkul piyasasının reklam pastasındaki payının caydırıcı büyüklüğü de ortada... Yine de bu risk göze alınmaya değer. Çünkü, enerji üretimi ve çevre kirliliği konularında uluslararası kamuoyunda son yıllarda gözlenen olumlu yöndeki kıpırdanışa, yapı sektörü de dahil edildiği anda rekabet savaşının gizil gücü açığa çıkacak ve akılcı gelişmeler artarda yaşama geçecektir. Kim bilir bu konuda örnek olacak yürekli girişim, belki de ülkemizin basın kuruluşlarına nasip olur? Kaldı ki bir deprem ülkesiyiz, konut konusu her zaman güncel, insanlar duyarlı. Bundan iyi bir ortam mı olur?
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=