Çatı ve Cephe Sistemleri Dergisi 81. Sayı (Temmuz-Ağustos 2019)

cativecephe.com Çatı ve Cephe / Temmuz-Ağustos 2019 33 cephesinde yine sınırlı bir üretim yapmasına imkân tanımış oldu. Bu yaklaşım, lisanssız kavramıyla birebir örtüşmektedir. Varolan bina stoğunda bu iki tipte güvenli bir şekilde uygu- lama yapmanın belli zorlukları olsa da, özellikle son üç dört senede binala- rın ağırlıklı olarak statik sorunları göz önüne alınarak bir devlet politikasına dönüşmüş olan kentsel dönüşümler için yenilenebilir enerji kaynakları ve özellikle de fotovoltaik uygulamalar şart koşulmalıdır. Enerji fazlası olan bir ülke olmadığımızdan, ihtiyaç olan enerjiyi olabildiğince yerel kaynaklar- dan ve özellikle de yenilenebilir enerji kaynaklarından temin etmemiz; ulusal bir projeye dönüştürmemiz gerekmek- tedir. Bu yaklaşımın yereldeki belediye ve nihayetinde en üst icra noktasında olan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan- lığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından benimsenmesi ve uygulan- ması esastır. Karbon ayak izi azalır Elbirliğiyle sonuca gitmek için tüm paydaşların buna inanması ve bu hedefe doğru projeler hazırlaması, sadece bir çevre duyarlılığı değil, bir zorunluluktur. Yereldeki karbon ayak izinden dolaylı olarak sorumlu olan belediyeler, müteahhitlerin veya bina inşaatı yapmak isteyenlerin belki de finans kurumları nezdinde tek başla- rına ulaşamayacağı kredi kriterlerini sağlamalarını ve kendi belediye sınırları dâhilinde gerçekleştirilecek projelerde yenilenebilir enerji kaynaklarının kulla- nılmasını sağlamaları faydalı olacaktır. Yine bu minvalde belediye yetkililerinin çağdaş anlamda elektrik üretim koope- ratifleri konusunu dikkatli bir şekilde incelemeleri, yurtdışında başarılı olan uygulamaların nasıl organize edildiğini öğrenerek, geçerli olan Yönetmeliğin sınırları çerçevesinde, bunu hayatımıza adapte etmelerini talep etmek gereke- cektir. Belediye sınırları dâhilinde özel- likle fotovoltaik uygulamalar için uygun kendi tüzel kişiliğine veya Hazine’ye ait arazilerin belirlenmesi, sokak veya mahalle bazında tüketicileri organize ederek (mesela Kent Konseyleri vasıta- sıyla) elektrik enerjisi üretimi amacıyla kurulacak bir kooperatife ortak etmek, ihtiyaç olan finansman kredisine uzun vadeli (fotovoltaik kurulumun ana kalemlerini oluşturan fotovoltaik panel- ler ve eviricilerin fiyatları ciddi bir düşü- şün içinde olduğundan yedi sekiz yıllık vade yeterli olur) düşük faiz oranı elde etmek adına finans kurumuna garantör olmak ve kooperatif paydaşlarının bir- leştirilen tüketimlerinin kurulacak foto- voltaik tesisin üretiminde ortaklıkları nispetinde mahsuplaşmaya gitmesini sağlamak çok yönlü faydaları olan bir proje olarak düşünülebilir. Bu yolla hem dünyamız için giderek büyük bir krize sebebiyet veren karbon ayak izi- nin düşürülmesi konusunda elle tutulur bir adım atılmış olur hem de böyle bir proje ile siyasi erkin çevre duyarlılığı gösterilir. Belediyelerin aydınlatmadaki sorumluluğu arttı Diğer taraftan 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nda genel aydınlatma alanları birleştirilerek, otoyollar ve özel- leştirilmiş erişme kontrollü karayolları hariç, kamunun genel kullanımına yönelik bulvar, cadde, sokak, alt-üst geçit, köprü, meydan ve yaya geçidi gibi yerler ile halkın ücretsiz kullanı- mına açık ve kamuya ait park, bahçe, tarihî ve ören yerlerinin aydınlatılması ile trafik sinyalizasyonu, genel aydın- latma kapsamında dâhil edilmiştir. Bahsi geçen kanunda 2014/6784 Bakanlar Kurulu kararı ile belediye- lerin genel aydınlatma sorumluluğu büyükşehirlerde yüzde 10’dan 20’ye, diğer belediyelerde yüzde 5’ten 10’a çıkartıldı. Sadece bu artan ödeme için bile her ne kadar enerji verimliliğine istinaden enerji tüketimi düşük olan LED aydınlatma armatürlerine geçil- meye devam ediliyor olsa da belediye yönetimlerinin yenilenebilir enerji kay- naklarına dayalı lisanssız elektrik üreti- mine yönelmeleri icap eder. Stratejik bir yaklaşım Bugüne kadar tanzim edilmiş ve uygulanmış olan “Elektrik Piyasa- sında Lisanssız Elektrik Üretim Yönet- melikleri” arasında en esnek koşullara sahip ve piyasa aktörlerine olabildi- ğince azami serbestliği tanıyan bu yeni yönetmelikten olabildiğince faydalan- mak “stratejik bir yaklaşım” olacaktır. Samimi olunduğu takdirde lisansa tâbi olmayacak yenilenebilir enerji kaynak- larına dayalı tesisleri tek tük dağınık bir şekilde değil, yoğun ve hayatımızın bir parçası olacak şekilde görmemiz ve çok yönlü faydalarından istifade etmemiz hiç de zor değil.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=