Çatı ve Cephe Sistemleri Dergisi 82. Sayı (Eylül-Ekim 2019)

cativecephe.com Çatı ve Cephe / Eylül-Ekim 2019 16 panel CİHAN KALAY / Mimar cihankalay@gmail.com www.cihankalay.com Gelecek için Geçmişten Yararlanmak B u sayfanın adı, sol üstte de gör- düğünüz gibi “Panel”... Söz- lüklere baktığımızda “Panel”in iki farklı anlamı olduğunu görüyoruz; ilki, “Tartışmalı toplantı”, ikincisi ise “Genellikle dikdörtgen biçimli düzgün parça.” Birinci anlam, dergide sürekli bulunan bir sayfa için çok uygun bir sayfa ismi olsa da, sayfamızın adı Sandviç Panel- den, yani ikinci anlamdan geliyor. Bu sayfada sandviç panel ile ilgili konular- dan bahsettikçe, aslında inşaat malzemesi üreticilerimizin konularına da değindiği- mizi özellikle belirtmek istiyorum. Bu sayfada bulunan yazılarımın ana amacı, panel üreticilerimizin güzel ve başarılı günlere doğru yol almalarına katkı sağlamak. Büyük-küçük ayırma- dan, taraf tutmadan, bu ülkede yer alan tüm panel firmalarına, yani panel sek- törümüzün bütününe katkı sağlamak. “Panelder”in adını, belki de yöneticile- rinden bile daha çok anmamın sebebi bu... Çalışma hayatım değişik firmalarda geçti ama bu firmaların büyük çoğunluğu panel sektöründeydi. Bu sayfayı yaz- mamı sağlayan kuvvet, uzun yıllar geçi- mimi sağlamış olması sebebiyle sektöre duyduğum saygıdan besleniyor. Panel dünyamızda yer alan herkese başarılar dileyerek, izninizle bu sayıdaki yazıma giriyorum... 1980’li yılların sonlarına yaklaştığımız günlerde, patron dahil tüm personelin iki otomobile sığabileceği bir firmada, firma sahibinin yardımcısı olarak çalışıyordum. İşin ve müşterinin konumuna göre ürün müdürü, satış müdürü veya teknik müdür gibi farklı kimlikler kullanarak firmayı olduğundan daha büyük göstermek görevlerim arasındaydı. Poliüretan ile tank, boru, çatı yalıtımları yapıyorduk. Sonradan büyük üreticilerden biri olunsa da, henüz sandviç panel üretmeyi düşün- meye başlamadığımız günlerdi... Şimdi çevresinde bulunan yapı- lar arasında küçük kalsa da Levent’te bulunan Yapı Kredi Plaza “gökdelenler grubu” olarak adlandırılarak inşa edili- yordu ve çevresi o zamanlar neredeyse boştu. Gökdelenleri, Türkiye’nin saygın inşaat şirketlerinden biri yapıyordu ve bu inşaatta bizim için çok fazla iş olacağını tahmin ediyorduk. Bankanın ve inşaat şirketinin merkezlerinden ve şantiyeden telefonla randevu almaya uğraşıyordum; adımı, firmamın adını, telefonumu ve görüşme talebimin sebebini öğrenen görevliler, “Biz size en kısa sürede döne- riz”, “Yetkililere talebinizi ilettik, onlar sizi ararlar” gibi cevaplar veriyorlar ve/fakat kimse bizleri aramıyordu. Belki görüşebi- lirim umuduyla gittiğimde, randevumun olup olmadığı soruluyor, “Randevum yok ama çok önemli, görüşmem gerekiyor” dediğimdeyse randevusuz görüşeme- yeceğimi ve programlarının çok dolu olduğu söyleniyordu. Telefonla randevu almam öneriliyordu. Görüşebilmek için yalvarma ile rica arası girişimlerim hiç- bir işe yaramıyordu. Çözüm sağlamayan çabalarım sürecinde, randevusu olduğu için rahatça içeri alınan kişilerin, yabancı büyük firmaların elemanı veya temsilcisi olduğunu fark etmiştim. Hemen şirkete dönmüş ve patrona düşüncemi anlatmıştım ve “Biz tüm uygulamalarımızda, Alman kimya devi bir firmanın ürettiği poliüretanı kullanı- yoruz, onların adını kullanmaya başlasak ve kartvizitlerimizin sol üstüne Almanların adını yazsak, kime ne zararı olur” demiş- tim. Almanlara sormaya karar vermiştik. Almanlar da, “Başka bir firmanın ham- maddesini kullanmadığınızı biliyoruz, bu sebeple bizim adımızı kullanabilirsiniz”

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=