BAU Teknolojileri Dergisi 5. Sayı (Eylül-Ekim 2022)
53 BAU TEKNOLOJİLERİ • Eylül-Ekim / 2022 KONGRE Yeşil Mutabakatın inşaat ve bağlı sektörler üzerinde nasıl bir etkisi var? Son derece kaynak ve enerji yoğun, hayatımıza gömülü ve ağır sos- yo-ekonomik etkileri olan yapılı çevre sektörü, diğerleri gibi Avrupa'nın 2050 yılına kadar iklim-nötr hede- fine katkıda bulunan Avrupa Yeşil Mutabakatı politikalarını destekleme potansiyeline sahiptir. Dijitalleşmiş bir sektöre geçişle güçlendirilen sürdürü- lebilir yaşam için aciliyet var. Bu ikiz geçişi başarmak, sektörün diğer kilit değer zincirleri ile entegrasyonu da kritik öneme sahiptir. Bu, kamudan sanayiye, politika yapıcılara ve vatan- daşlara kadar tüm toplumun ortak hareket etmesini gerektirir. AB’nin birçok girişimi var ve bu girişimler içinde diğerlerine göre, yeni duyulan AB Taksonomisi, iklim değişikliğinin etkilerinin azaltılması ve adaptasyonu için gerekli olan ekono- mik faaliyetler ve sektörler için bir sür- dürülebilirlik sınıflandırma sistemidir. AB Taksonomisinde yer alan AB’nin 6 iklim ve çevre hedefi; 1. İklim değişikliğini azaltma, 2. İklim değişikliğine uyum, 3. Su ve deniz kaynaklarının korun- ması ve sürdürülebilir kullanımı, 4. Döngüsel bir ekonomiye geçiş, 5. Kirliliğin önlenmesi ve kontrolü, 6. Biyoçeşitliliğin ve ekosistemlerin korunması ve restorasyonu olarak belirlenmiştir. Bu 6 çevre hedefinin hepsi inşaat ve bağlı sektörleri ilgilendiriyor. Gayrimenkul sektörüne kredi verenler, Net Sıfır Karbon ekonomisi dönüşümünün önemli hızlandırıcıları- dır. Ancak veri söz konusu olduğunda, bankalar bu süreçte alıcı noktadadır. Borç verme faaliyetlerini doğru 'sür- dürülebilir' yöne yönlendirebilmek ve değer zincirindeki tüm oyuncularla uyumlu, kabul edilmiş ve iletişimi yapılmış kriterler önem arz etmekte- dir. AB Taksonomisi bir sonraki stan- dardizasyon ve şeffaflık seviyesidir ve aynı zamanda yeni sürdürülebilirlik bağlantılı finans ürünlerinin gelişti- rilmesini de tetikleyecektir. Biyoçeşitliliği geri getirmek, kir- liliği azaltmak ve temiz ve döngüsel bir ekonomiye geçmek için endüstri sektörlerinde kaynakların verimli kul- lanılmasını sağlamak için geliştirilen önemli eylemlerden yapı sektörünü ilgilendirenler: • Yeşil teknolojilere yatırım • Endüstriyel yeniliklere destek • Temiz, son derece uygun fiyatlı ve sağlıklı özel ve toplu taşımaya erişim • Enerji sektörünün karbonsuzlaştı- rılması • Binaları daha enerji verimli hale getirmek • Küresel çevre standartlarını iyileş- tirmek için uluslararası ortaklarla işbirliği yapmak Yapılı çevre için Ekim 2020'de AB Yeşil Anlaşması çatısı altında "yenileme dalgası" başlatıldı. Planda, bugünkü yapı stokunun %75'i enerji verimsiz olmakla birlikte, bunların neredeyse %85-95'inin 2050 yılında hala kullanımda olacağı belirtiliyor. Mevcut enerji verimliliği yenileme oranı yaklaşık % 1 olduğundan, yeni- leme dalgası uygun finansman prog- ramlarının desteğiyle konut ve konut dışı binalar için bu oranın 2030 yılına kadar iki katına çıkarılması hedeflen- mektedir. Mart 2020'de, AB Yeşil Anlaşması'nı yasal bir yükümlülük haline getirmek için resmi olarak bir Avrupa İklim Yasası önerildi. Şu anda taksonomi, bina sektö- ründe iklim değişikliğinin azaltılma- sına önemli katkılar sağlayacak faali- yetleri kapsamaktadır. AB Taksono- misi, Avrupa'nın enerji tüketiminin yaklaşık % 40'ından ve CO 2 emis- yonlarının %36'sını sorumlu olduğu için inşaat ve gayrimenkul sektörünü en yoğun enerji tüketen sektör olarak tanımlamaktadır. Taksonomi, Avrupa yapı stokunun %75’inin verimsiz olduğunu ve yenileme oranının yıllık ortalama %1 civarında düşük kaldı- ğını görmektedir. Buna ek olarak, verimli yeni inşaat binaları sadece % 2'yi temsil ediyor ve bu da haliyle mevcut inşaat sektörünü karbonsuz- laştırmak için kritik bir sektör haline getiriyor. AB Taksonomisi’nde belirlenen kriterler ve eşikler, bir enerji ve kaynak verimliliği kriteri ile Önemli Zarar Verme Kriterleri (DNSH) kümesinin bir kombinasyonudur. Yeni inşaat projelerinin, ulusal yönetmeliklerin öngördüğünden en az %10 daha düşük net bir birincil enerji talebi elde etmesi gerekiyor. Mevcut binalar EKB sınıfında A sağlamak zorunda veya bina, ilgili ülkedeki operasyonel birin- cil enerji talebine göre en iyi perfor- mans gösteren binaların ilk % 15'inde yer almalı. Taksonomi, genel sektör emisyonlarının sadece operasyonel enerjiden kaynaklanmadığını, aynı zamanda yapı malzemelerinin çıkarıl- ması, üretimi ve taşınması sırasında ve inşaat ve yaşam sonu yıkım sürecinde önemli emisyonların oluştuğunu kabul etmektedir. Binaların kaynak verimli- liğinin ötesinde, Taksonomi “Önemli Zarar Verme” Kriterlerinin (DNSH) değerlendirilmesini gerektiriyor. AB Taksonomisi'nin şu anda onay- lanan diğer hedefi olan İklim Değişik- liğine Uyum konusunda dayanıklılık üzerinde daha güçlü bir odaklanmaya sahiptir. Diğer hedefler hala geliştiril- mektedir ve zaman içinde Taksonomi bunları da kapsayacaktır. Nasıl bir bakış açısı gerektiriyor? Binaların ve altyapının inşası ve yenilenmesi, zarar vermeyecek, aksine doğal çevremizi gerçekten geliştire- cek şekilde yapılmalıdır. Bu, binaların
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=