Tarihi Yapılara Çağdaş Ekler
Bu süreçte, yapıların geçmişte barındırdıkları fonksiyonlarını geleceğe taşıyamadığı durumlarla sıklıkla karşılaşılmaktadır. Tarihi dokuda yer alan ve yer aldığı kentin kültürel tarihi bileşenini oluşturan her yapının yaşatılarak korunabilmesinin en ideal yöntemi döneminin orijinal fonksiyonu ile korunmasıdır; fakat orijinal fonksiyonunu taşıyamadığı durumlarda özgün fonksiyonuna daha yakın bir işlevle kullanılması yapının sürdürülebilirliği açısından olumludur. Tarihi yapılara, ikincil fonksiyonların giydirilmesi, yapılarda yeni mekan gereksinimleri ortaya çıkarabilmektedir. Bu bağlamda yapılara yeni ekler yapma gereksinimleri doğmaktadır. Söz konusu bu yeni ekler, yapının karakterine öykünen nitelikte tekrarı biçiminde olabileceği gibi, yapıya saygılı günümüz mimari karakterini yansıtan çağdaş ekler niteliğinde de olabilmektedir. Bu çağdaş ekler, yapının dışarıdan algılanabilen yüzeyleri olan çatı ve cephelerinde daha çok vurgulanmakta, tarihi yapıya kontrast oluştururken, kimliğini zedelemeden bir anlamda ön plana çıkmasını sağlamaktadır. Korumacılık çerçevesinde, yapıya en az biçimde müdahale edilmesi istenmektedir. Yapılacak eklerin dışarıdan okunabilirliği sağlanırken aynı zamanda da dönemlerinin mimari üslubunu, taşıyıcı sistemini ve malzeme özelliklerini koruyarak kendi kimliklerini ortaya koyabilmeleri beklenmektedir. Bu bağlamda, kısaca bahsedilmeye çalışılan tüm kriterlere cevap verebilmek amacıyla, çelik ve cam gibi 21. yüzyılın sıklıkla kullanılan malzemeleri tarihi yapıların dönüşüm sürecinde çağdaş eklerin yapım sürecinde tercih edilmektedir. Bu çağdaş malzemelerin tercih edilmesinin nedenleri ise; Hafif olmaları Tarihi yapıya görsel ve yapısal açıdan yapılacak müdahaleyi en aza indirmesi Sökülür takılır olması Döneminin kimliğini en etkin biçimde yansıtması Tarihi yapıya kontrast oluşturarak tarihi yapının kimliğini ezmemesi şeklinde sıralanabilir. Söz konusu ekler, tarihi yapılarda çatı tamamlaması, cephe tamamlaması, iki yapı arasında geçiş elemanı ya da yapıların yeni fonksiyonlarının bir uzantısı biçiminde karşımıza çıkmaktadırlar. Tarihi yapılara eklemlenecek olan çağdaş çatı ekleri sivil mimari örnekleri ve kamusal yapı örneklerini yaşanır mekanlar haline dönüştüren ekler olarak sıklıkla uygulanmaktadır. Sivil mimari yapıların çatılarının yenilenmesi sürecinde, çatı ekleri aynı zamanda yeni mekanlar kazandıran bir çözüm olarak karşımıza çıkabilmektedir. Özellikle II. Dünya Savaşı'nda bir çok Avrupa kentinde yaşanan tarihi dokuların bombalanarak zarar görmesinin devamında, söz konusu yapıların çatılarının yenilenmesi gündeme gelmiştir. Tarihi dokusunu büyük ölçüde korumuş Avrupa kentlerinden biri olan Viyana'da, sivil mimari örneklerinin pek çoğunda bahsedilen, çelik ve cam konstrüksiyonlu çatı ekleri yer almaktadır. Resim-1'de yer alan örnekler, Viyana kentinde Hoffburg ve Belvedere saraylarını çevreleyen ve 19. yüzyıla tarihlenen konut dokusu içerisinde yer almaktadır. Bu bağlamda tariflenecek bir başka örnek ise Coop Himmelblau tarafından 1988 yılında tasarlanan "Attic Conversion"dır. Adından da anlaşılabileceği gibi yapı çatı dönüşümlerinin en dikkat çekici örneklerinden olup, bir ofis binası fonksiyonu ile yenilenmiştir. Tarihi yapıların çatılarının yeniden inşası sürecinde çelik ve cam konstrüksiyonu kullanan en ünlü mimarlardan birisi de Norman Foster'dır. Berlin'de konumlanan Reichtag binasının II. Dünya Savaşı'nda bombalanarak yıkılan üst örtüsünü yeni bir yorumla tamamlamıştır. Kullandığı sistem ve malzeme ile içeriye bol miktarda ışık alırken, aynı zamanda binanın enerji ihtiyacına yönelik bir çözüm üretmiştir. Tarihi yapıya "dokunan" bu cam kubbeyle, yapıyı bir sergi mekanına dönüştürmüş, kubbenin şeffaflığıyla aynı zamanda parlamentonun da şeffaflığını vurgulamıştır. Norman Foster tarafından bu bağlamda üretilen bir başka çelik çatı örneği ise Londra'da bulunan British Museum'un üzerini örtmektedir. Bu çatı örtüsü sergi alanlarıyla kütüphane arasında kalan galeriler üzerini örtmekte ve özgünde üzeri açık olan bu galeriler söz konusu çatı eki sayesinde yaşayan mekanlar haline dönüşmektedir. Bu şeffaf çatı örtüsü altında yer alan mekan, galerilerin kapalı olduğu saatler boyunca da kullanılan bir kentsel sokak haline getirilmiştir. Yine tarihi yapıların fonksiyon değiştirerek günümüze aktarılmaları sürecinde, yapılara verilen yeni fonksiyonun gereği olarak ya da yapının yeni kimliğinin vurgulanmasının en etkin yöntemlerinden biri olarak, yapının günümüz kullanımını dışarıdan okutan çağdaş malzemelerin kullanıldığı saçakların ilave edilmesi sıklıkla izlenen bir yöntem olarak karşımıza çıkmaktadır. Bahsedilen saçak örnekleri Viyana'daki Central Cafe'de olduğu gibi küçük bir kapı üstü saçağı olarak yapının yeni kimliğini dışarıdan okutabilirken, Albertina Müzesi'nde olduğu gibi hem yapının yeni kimliğini dışarıdan okutup hem de iki kot arasında bağlayıcı görev yapan bir üst örtü boyutlarına da ulaşabilmektedir. Ya da yine Viyana'da yer alan Kunstlerhaus Tiyatrosu'nda olduğu gibi, hem girişi tanımlayan bir saçak, hem de oyun aralarında kullanılacak açık bir balkon niteliğinde olabilmektedir. Tarihi yapılara getirilebilecek bir başka eklemlenme biçimi cephe tamamlaması niteliğinde olabilmektedir. Viyana'da önemli bir alışveriş aksı olan Graben'e açılan sokaklarda yer alan ve iki tarihi yapıyı, yeni bir fonksiyon ile birleştiren bu şeffaf ek hem cephe hem de çatı tamamlamalarına örnek olarak karşımıza çıkmaktadır. İki tarihi yapının arasına getirilen ve altında yer alan boşluğu tanımlayan, doğal koşullardan koruyan bu çağdaş ek, yapıların birleştirilerek tek bir fonksiyonla hizmet verdiğini dışarıdan algılatırken, aynı zamanda yeni örgütlenen bu fonksiyona giriş oluşturmaktadır. Çağdaş ekler, yapıların yeni fonksiyonlarının bir uzantısı biçiminde de uygulanmaktadırlar. Paris'te Pei tarafından tasarlanan ve yapımı 1993 yılında tamamlanan Louvre Müzesi'nin avlusuna eklenen ve üzerinde çok konuşulan cam piramit, gerek biçimlendiği temel geometrik formdan gerekse tarihi perspektifte çok farklı niteliklere sahip olan bu dünya mirasının önünde yükselmesinden ötürü, kendi döneminin mimari kimliğini yansıtan ve arkasında yer alan tarihi yapıya kontrast oluşturan önemli bir örnektir. Müzenin önüne eklemlenen bu çağdaş ek, yapının girişini oluşturmaktadır. Tarihi bir yapıya eklenen yeni mekanlar, yeni fonksiyonun getirdiği ihtiyaç programına göre daha büyük boyutlarda olabilmektedir. Öyle ki, Libeskind tarafından tasarlanan Berlin Yahudi Müzesi'nde olduğu gibi tarihi yapı yeni yapının bir eki biçimine de dönüştürülebilmektedir. 1735 yılında inşa edilen "Kollegienhaus" yapısı, Daniel Libeskind'in Yahudi müzesine giriş mekanı olarak hizmet etmektedir. Yeni yapılan müzenin strüktür sistemi betonarme olup, gerek mimarisi gerekse yüzeyindeki parlak çinko kaplama ile çağdaş bir dili ifade etmektedir. Tarihi yapıların fonksiyon değiştirdiği örneklerde, özellikle de kamu kullanımına açık olan fonksiyon dönüşümlerinde ya da yanına eklenen binalara ulaşım söz konusu olduğu durumlarda, ihtiyaca göre yatay ya da düşey sirkülasyon elemanları gereksinimi ortaya çıkabilmektedir. Madrid'de yer alan Reina Sofia Müzesi için Ian Rithcie tarafından tasarlanan asansörler şeffaflığıyla tarihi yapının masif cephesine kontrast oluşturan başarılı bir örnektir. Yatay ulaşım için ise Viyana'da yer alan ve Museum Quarter olarak dönüştürülen müzeler adasına eklenen yeni yapı ile tarihi yapıyı birbirine bağlayan şeffaf köprü yine aynı kontrast etkiyi sağlamaktadır. Sonuç Teknolojinin gelişimi ile birlikte, malzeme ve strüktür sistemlerindeki ilerleme ve çeşitlilik, 21. yüzyılın mimari anlayışını biçimlendiren en önemli etkenlerden biri sayılabilir. Bir taraftan da bilinç düzeyindeki artış, tarihi ve kültürel değerlerimizin korunması konusundaki çalışmaları hızlandırmıştır. Makale kapsamında da tarihi yapılara farklı boyutlarda ve farklı amaçlarda üretilen ekler örneklenmiştir. Bu bağlamda tarihi yapıların günümüz koşullarına entegrasyon süreçlerinde, çağdaş yapım tekniklerinin ve malzemelerinin kullanımı, bu malzemelerin daha önce belirtilen, hafif, sökülür takılır olması, üretim sürecinin hızlı olması, geniş açıklıkları daha az sayıda taşıyıcı elemanla geçebilmesi, şeffaf örtülerin kullanımını olanaklı hale getirebilmesi gibi nitel özellikleri, kendi kimliğini ifade ederken, tarihi yapının kimliğine saygılı durabilmesi gibi nicel özellikleri ile tercih edilmekte olduğu görülmüştür. Kaynakça 1.Images of the New Berlin, Jovis Publishment, 1999 2. Icons of Architecture the 20th Century, Prestel Publishment, London, 2000 3. Marks Stephen, Conserving Buildings, The Bath Press, United Kingdom, 1996 4. http://www.smackfu.com/photos/spain-portugal/09-madrid/IMG_1597.JPG 5.http://www.hydrocarbons-technology.com/contractors/corrosion/sigma/press2.htmL 6. http://www.juedisches-museum-berlin.de/site/EN/04-Architecture/architecture.php 7. Kiray Tanaç Mine, Karaman Yılmaz Özgül, "Tarihi yapıların/dokuların yenilenmesi sürecinde çağdaş cephe ve çatı elemanları kullanımı", 3. Ulusal Çat&Cephe Kaplamalarında Çağdaş Malzeme ve Teknolojiler Sempozyumu, 17-18 Ekim 2006, İstanbul, Yayınlanmış Bildiri, sh.77-82. Mine TANAÇ KİRAY Öğr. Gör. Dr. Dokuz Eylül Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü Restorasyon Anabilimdalı Özgül YILMAZ KARAMAN Araş. Gör. Dokuz Eylül Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü Yapı Bilgisi Anabilimdalı İlginizi çekebilir... En İyi Çatı Malzemesi Hangisidir?Doğru çatı malzemesini seçmek, çatının dayanıklılığını ve estetik görünümünü doğrudan etkiler.... Sürdürülebilir Binalar için Kaçırılan Önemli Bir Fırsat; 'Termal Enerji Depolama'Bu makalede, bina cephelerinin yeniden düzenlenmesi, yenilenebilir enerji kaynaklarının (YEK) binalara entegrasyonu ve termal enerji depolamanın (TED)... Bina Cephelerinde Hava Sızdırmazlığı ve Isı Kaçakları Belirleme TestleriBina cepheleri dayanıklılık, konfor ve enerji verimliliği bağlamında en önemli yapı bileşenlerdendir. Bina cepheleri aşağıdaki ve benzeri fonksiyonlar... |
||||
©2024 B2B Medya - Teknik Sektör Yayıncılığı A.Ş. | Sektörel Yayıncılar Derneği üyesidir. | Çerez Bilgisi ve Gizlilik Politikamız için lütfen tıklayınız.