22 Temmuz 2019 | UYGULAMA 81. Sayı (Temmuz-Ağustos 2019) | 5.871 kez okundu |
Yeri: Çanakkale
Tipi: Kültür Yapısı
İşveren: T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı
İnşaat Tarihi: 2013-2018
Arsa Alanı: 110.000 m²
İnşaat Alanı: 11.000 m²
Mimari Ofis: Yalın Mimarlık (Ömer Selçuk Baz, Okan Bal, Ozan Elter, Ece Özdür, Melek Kılınç, Sezi Zaman, Ege Battal, Cihan Poçan, Firdevs Ermiş, Pelin Yıldız, Fatma Sezgin, Tuğgen Kukul)
Yüklenici: Aksan İnşaat
Aldığı Ödüller: Ulusal Mimari Proje Yarışması 1. Ödül
Proje, ziyaretçilerle algılarının ötesinde destansı bir dünya aracılığıyla iletişim kurmayı amaçlayan bir tasarım konsepti üzerinden geliştirilmiş. Projenin tasarımında tercih edilen yol, yapıya giriş anından itibaren ziyaretçiyi belirli eşiklerde kademeli olarak tecrit etmek, ziyaretçiyi kısmen ve bazen tamamen fiziki bağlamdan koparmak ve tekrar bağlamak olmuş. Tüm destek işlevleri yeraltındaki tek bir kata toplanmış. Bu kat, yeryüzünden algılanmayan, üzeri peyzaj ile örtülü bir kat. Sergi yapısı bu katın içerisinden, yeryüzündeki bir yarıktan toprak üstüne yükselen 32x32 metre boyutlarında kare planlı robust bir obje olarak algılanabiliyor.
Ziyaretçiler yapıya 10 metre genişliğinde bir rampadan aşağıya inerek giriyor. İnerken ufuktaki yapıya doğru yaklaşıyorlar, peyzaj ve yeryüzü yavaşça kaybolur, geriye gökyüzü ve yapı kalıyor. Ziyaretçi içeri girdiğinde kendini bir sirkülasyon bandında buluyor.
Paslanmış metalle kaplı
Pas kırmızısı, toprak rengi sergi yapısı şeffaf çatıdan yeryüzüne doğru yükseliyor. Paslanmış metal (corten) kaplı yapı, bu haliyle topraktan çıkarılmış kırılmış testiler ve çömlekler gibi biraz çizilmiş, bozulmuş, kendine özgü dokusuyla, ardında bir yaşanmışlık olduğunu hissettiriyor. O döneme ait olmasa da malzemenin ve mimarinin geçmişi, günümüz ve gelecek arasındaki bağa dair bir şeyler söylediğini hissettiriyor.
Cephedeki yarıklar
Ziyaretçiler sergi yapısını saran rampalar ile yavaşça yukarı çıkmaya başlandığında cephedeki yarıklardan coğrafya, tarlalar ve Troya kalıntıları görülebiliyor. Çatıya ulaşıldığında dev bir seyir terasına çıkılıyor. Yapı içindeki malzemeler mümkün olduğunca ahşap kalıp brüt beton, düşey modüler duvar elemanları, masif ahşap, taş beton döküm zeminler ve paslanmış çelik gibi en işlenmemiş halleri ve bitişleri ile kullanılmış.
Zaman tüneli
İnşa edilen Troya Müzesi bir çeşit zaman kutusu, giriş rampası da zaman tüneli olarak görülebiliyor. Müze, Troya’nın efsanelerle kuşatılmış meşhur katmanlar dünyasına bir yolculuk; her katmanına ve dönemine, hikayesine ayrı ayrı bağlanılan bir anlatı.
Ömer Selçuk Baz / Yalın Mimarlık
“Zamandan Azade bir Duruşu Var”
“Troya’nın, UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne kabulünün 20. yıldönümü dolayısıyla Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 2018 senesi Troya Yılı olarak ilan edilmişti. Müze, Çanakkale Merkez İlçesi’ne bağlı Tevfikiye Köyü sınırları içinde bulunan Troya Antik Kenti girişinde yer alıyor. Üç bin metrekare sergi salonu, 11 bin 200 metrekare kapalı inşaat alanına sahip müzenin inşasına 2013 yılında başlanmıştı. Kültür ve Turizm Bakanlığının 2011’te açtığı ulusal bir yarışmada birinci olmamızın ardından projeye başladık. Mümkün olduğu kadar görünmez, yeraltına yayılı bir yapı tasarladık. Hangi zamana, hangi döneme, hangi ilişkiler dünyasına ait olduğunu çok da açık etmeyen, biraz zamandan azade bir duruşu var. Ayrıca tamamlayıcı bir peyzaja sahip. Yapının ilginç yanı ise kocaman peyzajın altında önemli büyüklükte bir programın olması. Yani görünen buzdağının altında yaklaşık dokuz bin metrekarelik ziyaretçiler için satış alanları, geçici sergi salonu, kafeterya, ıslak hacimler gibi destek programları yer alıyor...”
“Müzeye, bir zaman tüneline benzetilebilecek uzunca bir rampadan iniliyor. Sanki Troya’nın 10. katmanından birinci katmanına indiğiniz bir durum gibi. Yavaş yavaş topoğrafya, coğrafya kayboluyor; ziyaretçi de bu dünyanın içine girmiş oluyor. Yapı, ser verip sır vermeyen, içindeki dünyayı açık etmeyen tekil bir duruşa sahip...”
Kabukta çelik malzeme tercih ettik
“Yapının yüzeyindeki bitiş malzemesinin ne olacağı bizler için önemliydi. Kabuğunda üç milimetre kalınlığında oksitlenen, zamanla kızıla çalan, korten olarak tabir edilen çelik malzeme tercih ettik. Malzemenin rengi, aslında ören yerindeki buluntuların çoğunun kızıl ve kahverengi, pişmiş toprak kökenli olmasına da bir gönderme yapıyor. Korten çelik, coğrafyanın nemi, tuzu, yağmuruyla şekillenen bir dokuya sahip. Maruz kaldığı atmosferik koşullara farklı farklı tepkiler veren, zamanla sürekli değişen bir yapısı var. Zamanla kendini biçimlendirecek. Korten çeliğin altında da, iç bitiş olarak 28 santimetre kalınlığında kendinden ısı ve su yalıtımı olan bir prekast panel sistemi var...”
Doğal ışık alıyor
“Projenin bir kısmında yer alan cam çatı ve cephe elemanları da oldukça ilginç. Paneller 150 santimlik dilimler halinde geldi, aralarında 18 santim kalınlığında yarıklar var. 18 cm kalınlığında, 6 metre yüksekliğinde bir cam, incecik bir şey. Oradan doğal ışık geliyor. Katlar arasındaki rampalardaki yarık ve kesiklerden de, dışarıdan kapalı bir kutu gibi algılan binanın içinde doğal ışıkla tuhaf ışık oyunları yaratılıyor. Ayrıca projede, gezilebilir çatının haricinde 7 bin metrekarelik bir de yeşil çatı uygulaması var.”
Bu içeriğe eklenmiş dosyalar:
R E K L A M