30 Eylül 2019 | SÖYLEŞİ 82. Sayı (Eylül-Ekim 2019) | 3.552 kez okundu |
GeçtiÄŸimiz günlerde açılan Troya Müzesi ile dikkatleri bir kez daha üzerine çeken Yalın Mimarlık Kurucusu Ömer Selçuk Baz cephe, çatı, kabuk ve sürdürülebilirlikle ilgili görüÅŸlerini okurlarımız için özetledi... Ä°ÅŸte röportajdan satır baÅŸları...
“Sahsen ben ‘Cephe’ veya ‘Kabuk’ terimlerini kullanmamaya çalışıyorum. Bana göre bunların, yapının kendi iç dünyasının kaçınılmaz olarak yansıması olması gerekiyor. Ayrı bir kavramla tanımlanmalarına gerek yok... Gövde veya gövdenin bir uzantısı aslında... Ä°nsan da böyle... Bizim de bir derimiz var ama bu, sinir sistemimizin, kemiÄŸimizin, tüm anatomimizin ayrılmaz bir parçası. Tek başına, uzayda bir cephe veya unsur deÄŸil. Mimaride de böyle algılanırsa daha iyi sonuçlar alınacağını düÅŸünüyorum. Bir yapıda da cepheden ziyade yapının içindeki dünyayla bütünleÅŸmiÅŸ bir bitiÅŸ, gövde olarak görüyorum. Kabuk kavramı, bana her an deÄŸiÅŸebilecek, dönüÅŸebilecek bir geçiciliÄŸi çaÄŸrıştırıyor. Fakat ‘Gövde’ öyle deÄŸil...”
Sahici olmalı
“Gövde, kabuk, cephe ya da nasıl tanımlarsak tanımlayalım, mümkün olduÄŸunca sahici bir ÅŸey olmasında fayda var. Yani sökülüp alınamayacak kadar o yapının ayrılmaz bir parçası olması gerekiyor. Yapının üzerine koyduÄŸumuz ÅŸeyin artık azaltılamayacak kadar orada var olduÄŸu bir durumu çok önemsiyorum. Yani tak-takıştır, yapıştır, her ÅŸeyi üzerine giydirebildiÄŸin, içindeki programdan tamamen bağımsız, deÄŸiÅŸik yüzler ve maskeler barındırması bence mimarlığın kalıcılık esasıyla çeliÅŸiyor. Ayrıca binanın enerji performansının en çok dikkate alınması gereken unsurlardan birisi olduÄŸunu hatırlatmakta fayda var. Bu kapsamda güneÅŸin altında, rüzgarda, farklı atmosfer koÅŸulları altındaki yapılarda ‘yönlenme’ konusu dikkate alınmalı. Binanın güneÅŸle ve atmosfer koÅŸullarıyla iliÅŸkisinde bu gövde uzantısının tasarımı, biçimlendirilmesi de önem kazanıyor...”
“Çevre” ile “Yapı” birlikte önemli
“Projelerimizde bitkilendirilmiÅŸ çatıları da oldukça tercih ediyoruz. Hem biz, hem sektör yıllar içinde yeÅŸil çatılara oldukça alıştı. On sene önce yeÅŸil çatılarla ilgili ilk düÅŸünmeye baÅŸladığımız zamanlarda farklı tedirginlikler taşıyorduk. Fakat artık öÄŸrendik. Sürekli uygulamacı firmayı arayıp, detay sorma ihtiyacı duymuyoruz. YeÅŸil çatılar yaygınlaşıyor; çünkü ‘Çevre’ ile ‘Yapı’nın birlikte önemli olduÄŸu anlaşıldı. Eskiden ‘Çevre’ baÅŸka bir ÅŸeydi, ‘Yapı’ baÅŸka bir ÅŸeydi. Artık yapıların çevreyle, peyzajla kurduÄŸu iliÅŸki çok önemli olmaya baÅŸladı. Hatta mesela bazı yapılar, yeraltında olduklarından sadece birer peyzajlar... Dolayısıyla o peyzaj olma durumunu yansıtacak en iyi çerçevelerden birisi yeÅŸil çatı. Yoksa özellikle yeÅŸil bir çatı yapmak için yapmıyoruz aslında...”
SürdürülebilirliÄŸi saÄŸlamak mimarlığın özünde olan bir ÅŸeydi
“Sertifikalı binalara açıkçası biraz mesafeli bakıyorum... BildiÄŸim yeÅŸil sertifikalı binaların çoÄŸunun en baÅŸta pozisyonları, ÅŸehirle kurdukları iliÅŸki bana yanlış geliyor. Hiç sürdürülebilir deÄŸiller. Bilmem ne sertifikası almış kapıyla, asma tavanla sürdürülebilirlik saÄŸlanamaz. Prosedürel gerekler yerine getirilip, ÅŸehirle, sosyal hayatla, sürdürülebilirlik terminolojisiyle bile yan yana gelemeyecek yapılar alıyor bu sertifikaları maalesef. Sertifikayla ilgili kontrol listesi tamamlanıyor ve kolayca bir sertifika alınabiliyor. Ama aslında 200 yıl önce yapılmış, yanı başındaki ahÅŸabı ve taşı kullanmış yapıların en sürdürülebilir yapılar olduÄŸu unutuluyor. O yapıların çoÄŸu bugün yok, doÄŸaya karıştılar ve geriye hiç karbon ayak izi bırakmadılar. Bundan daha sürdürülebilir olanı var mı? ‘Sürdürülebilirlik’ kavramına yeni bir ÅŸeymiÅŸ gibi bakıyoruz; halbuki sürdürülebilirliÄŸi saÄŸlamak mimarlığın ve mekan kurmanın özünde olan, en başından beri var olan bir ÅŸeydi. Bunun olmadığı bir durumu yaÅŸama ÅŸansı zaten yoktu. Bugün ise yapılar hızla tüketilmek üzere kurgulanıyor. Maalesef bu sürdürülebilirlik etiketinin kendisi de bu biçimiyle pek sürdürülebilir deÄŸil...”
Cephelerde hazır sistemlerle geçici ÅŸeyler yaratılıyor
“Zaman kavramı çok önemli. Her dönemde popüler bir ana akım mimarlık, bir moda oluyor. Herkes özgün, modern olacağım kaygısıyla o akımın içinde bir pozisyon alıyor. Sonunda da hiç kimse özgün olamıyor. Hem görsel hem teknik anlamda her iÅŸin birbirine benzediÄŸi tuhaf bir dünya yaratılıyor. Son dönemde üretimlerin genelde mimarlıktan çok dekor olduÄŸunu düÅŸünüyorum. Ä°çeriklerin gerçekten maalesef derinlikleri yok. Ä°novasyon yapmak, yaratıcı bir içerik üretmek Türkiye’nin bugünkü mimarlık koÅŸullarında pek mümkün deÄŸil. Cephelerde hazır paket sistemlerle inÅŸa edilen, hızla tüketilen, geçici ÅŸeyler yaratılıyor...”
Bilinçli tasarlanmamış eski yapılara ilgi duyuyorum
“Ben son dönemde, bilinçli bir ÅŸekilde çok da tasarlanmamış, bir mimarı falan olmayan ya da beÅŸ yüz sene önce inÅŸa edilmiÅŸ, anonim, sivil mimarlık örneÄŸi yapılara ilgi duyuyorum. Safranbolu veya Cumalıkızık’takiler hakikaten çok iyiler. Bu evlerin bilinen mimarları yok; ustalar ve dülgerler tarafından inÅŸa edilmiÅŸler ama çok güzel kompozisyonları var. Bir zamanlar için zanaat olarak mimarlık iÅŸin ruhuna çok daha uygunmuÅŸ. Bir aradalıkları da tasarlanmamış ama ortaya müthiÅŸ kompozisyonlar çıkmış. Deveye hendek atlatmamışlar, bildikleri iÅŸi düzgün yapmışlar. Sıradanlar ama bir araya geliÅŸleri harikulade. Güzel kentler de böyle güzel oluyor. Çok iyi diyebileceÄŸin yapıları bir araya getirdiÄŸinde bir türlü iyi bir ÅŸehir etmiyor, neden acaba?..”
Dünya, teknoloji sayesinde daha iyiye doÄŸru gitmiyor
“Dünyanın, ilerleyen teknoloji sayesinde geliÅŸtiÄŸine, daha iyi bir yere doÄŸru gittiÄŸine de pek inanmıyorum. Birçok ÅŸey daha iyiye doÄŸru gitmiyor. Bu algı bence büyük bir tuzak. Bence 70’lerde yazılan bilimsel içerikli makalelerin doyuruculuÄŸuyla bugünküler bir deÄŸil. Eskiden daha mı donanımlı insanlar vardı, bilemiyorum. Åžimdi herkes bilgiyi aynı kaynaklardan alıyor, aynı ÅŸeylerden besleniyor. Dolayısıyla özelleÅŸemiyoruz, derinleÅŸemiyoruz, sığlaşıyoruz. Aynı ÅŸey mimarlık için de geçerli. 60’ların savaÅŸ sonrası fışkıran mimarlığına baktığımda inanılmaz geliÅŸmeci örnekler görüyorum. Arkaik zamanlarda da çok özgün yapılar yapılmış. Ama özgünlük endiÅŸesi ile deÄŸil, sürecin kendisi oraya götürmüÅŸ üretimi. Hadi yeni bir ÅŸey yapalım dediÄŸinizde yeni bir ÅŸey yapamamayı garanti altına alıyorsunuz gibime geliyor...”
Hız, berbat bir şey...
“Sivil mimarlık örnekleri de bence öyle. Mihrimah Sultan Cami veya Süleymaniye Cami hakikaten üstün yapılar. Biz yapabilir miyiz ÅŸimdi, gerçekten onu da bilemiyorum. Bunun nedenlerinden birisi bence ‘hız’. Hız, berbat bir ÅŸey. Mesela seri konut projelerinde alüminyum korkuluklar gibi hakikaten hiç hoÅŸlanmadığım detaylar var. Modüler, fonksiyonel ve projeyi hızlandırmasından dolayı pratik, endüstriyel bir ürün. Fakat her binayı aynılaÅŸtırıyor. Her bina birbirine benziyor. Hızın sonucu olarak her ÅŸey aynılaşıyor. Herkesin farklı olmaya çalışıp, sonunda herkesin aynı olduÄŸu bir dünya yaratılıyor...”
Hazır paketten ziyade özgün sistem tasarlamak istiyoruz
“Malzeme üreticileri ve uygulayıcılarla masaya oturduÄŸumuzda mimarlık ofisi olarak ne istediÄŸimizi bildiÄŸimizden rahat ilerleyebiliyoruz. Herhangi bir firma onu karşılayamıyorsa seri bir ÅŸekilde ötekine geçiyoruz. Türkiye’deki malzeme ve sistem üreticileri, belki de doÄŸal olarak ellerindeki hazır paketi kullanmamızı istiyorlar. Ama biz ofis olarak çoÄŸu zaman hazır paketten ziyade o gövdeyi kuracak özgün sistemi tasarlamak istiyoruz. Bu aÅŸamada tabii ki kendi düÅŸüncelerimizi dayatma taraftarı deÄŸiliz ama karşı tarafta, masanın öteki tarafındaki malzeme üreticisi temsilcisinin de teknik donanımıyla, önerileriyle bizi geliÅŸtirmesini arzu ediyoruz. Verim ancak böyle diyaloÄŸa açık, birlikte Ar-Ge yapabileceÄŸimiz bir ortamda saÄŸlanabilir. Yoksa kendi hazır sistemini dayatan firmalarla ilerleme ÅŸansımız pek olamıyor. Ar-Ge’si geliÅŸmiÅŸ firmalarla çalışmayı tercih ediyoruz. Malzeme üreticilerinin mimara hem teknik hem de estetik anlamda destekleyici bir hizmet vermesi gerekiyor. Tasarımcıyla beraber hareket ettikleri bir dünyayı kuracak bir altyapıyı çalıştırmaları gerektiÄŸini düÅŸünüyorum...”
Kendisi olmayan malzemeyi tercih etmiyorum
“BaÄŸlamı ve iÅŸlevi doÄŸru yere oturuyorsa her malzemeyi kullanabilirim. Fakat ahÅŸaba benzeyen plastik veya taÅŸa benzeyen seramik gibi, bir ÅŸeye benzeyen ama kendisi olmayan malzemeleri kullanmayı tercih etmiyorum. Kortene benzeyen seramik kullanmak istemem mesela...”
Ses getirecek projelerimiz var...
“Ofis olarak bugünlerde Kapadokya Bölge Müzesi’yle uÄŸraşıyoruz. Avanos’un güneyinde, 90 yaşında eski bir taÅŸ ocağının müzeye dönüÅŸtürüyoruz. Ayrıca Lüleburgaz’da, yine bir kamu projesi olan Kore Savaşı Anma Merkezi de oldukça ses getireceÄŸini tahmin ettiÄŸimiz projelerimizden birisi olacak. Yeraltında, cephesi olmayan, kocaman yeÅŸil bir çatıya sahip bir yapı.
ÖMER SELÇUK BAZ KÄ°MDÄ°R?
1978 yılında Almanya’nın Nürnberg ÅŸehrinde doÄŸdu. Ä°lk, orta ve lise eÄŸitimini Antakya’da tamamladı. Lisans eÄŸitimini 2002 yılında Bursa UludaÄŸ Üniversitesi’nde bitirdikten sonra, Viyana Teknik Üniversitesi’nde yüksek lisans çalışmalarına baÅŸladı. ÖÄŸrenciliÄŸi sırasında çeÅŸitli ulusal ve uluslararası yarışmalarda ödüller kazandı. Yüksek lisans çalışmalarına paralel olarak Viyana’daki Atelier Stelzhammer’de konut ve alışveriÅŸ merkezi ağırlıklı çeÅŸitli mimari projelerde yer aldı.
2005 yılında Türkiye’de açılan T.C. Merkez Bankası Bursa Åžubesi yarışmasında 1.’lik ödülünü kazanarak Türkiye’de faal olarak mimarlık yapmaya baÅŸladı. Ä°stanbul Kültür Üniversitesi ve Bilgi Üniversitesi Yüksek Lisans programlarında stüdyo yürüttü. Ulusal ölçekte çeÅŸitli yarışmalarda ve ödül organizasyonlarında jüri üyeliklerinde bulundu. T.C Merkez Bankası (1.’lik Ödülü), Troya Müzesi (1.’lik Ödülü), Riyad Cami (1.’lik Ödülü), Kapadokya Müzesi, Zonguldak MaÄŸaraları Ziyaretçi Merkezi, Kore Savaşı Anma alanı ve Ziyaretçi Merkezi (1.’lik Ödülü) Yalın Mimarlık ekibi ile üretilen baÅŸlıca projeleri. Ömer Selçuk Baz, 2011 yılından bu yana ÅŸehir plancısı ortağı Okan Bal ile birlikte kurduÄŸu Yalın Mimarlık çatısı altında çalışmalarına devam ediyor.

Kapadokya

Merkez Bankası / Bursa

Troya

Kore Savaşı Anma Merkezi
Bu içeriğe eklenmiş dosyalar:
R E K L A M